Yeter ki, sorunu doğru okumayı bilelim. Başlığı şöyle de yazabilirdim, her çözüm aslında ihtiyaçta saklıdır. Ne demek istiyorum? Konak Meydanı’na bakalım örneğin. Bölgenin en büyük kaktüs tarlasına çevrilen, “agora” kavramı yok edilen ve demokratik anlamı hepten unutturulan Konak Meydanı’nı gözünüzün önüne getirin. Labirent benzeri yaya yolları dururken, ahali neden çimenlerde kendine göre patikalar yaratmıştır? Çünkü örneğin iskeleye ya da üst geçide ulaşmanın en kestirme, en pratik, en kolay ve zaman kazandıran yolu o patikalardır da ondan. Bunu yalnızca vandallığa, yapılana saygısızlığa, anlaşılmazlığa bağlayabilir miyiz? Haydi, bir örnek daha verelim. Neden sivri damlar kuzey, taraça damlar güney bölgelerindedir? Çünkü kuzeye taraça dam yaparsanız, kar birikir akamaz, maazallah damı evin içine göçürür de ondan. Örneğin Çeşme’ye katedral gibi sivri damlı bir ev yaparsanız, size ya görgüsüz ya da kurnaz bir müteahhitin kazığını yemiş, parası çok-algısı yok bir zavallı diye bakarlar. 

Bir kent için sanat üretmek, kültürel katmana ya da birikime eklenmek de bir sorundur. Bu soruna, yerel-ülkesel-küresel diyalektiğini de eklemek zorundayız. Bu kadarlık olsa yine iyi, insan kaynaklarından kamuya arz yol ve yöntemlerine uzanan, bir dizi ciddi basamak da bu sorunun maddelerini oluşturur. Peki, çözüm ne? 

***

Çözüm, genellemelerle sıraladığımız bu sorunları doğru okumakla başlar. Eğer ateşi ya da tekerleği ilk kez bulmuş insanın şaşkınlığına ya da bilgi-görgü-duruş eksikliğine sahip değilsek, çözümler “İşte ben buradayım!” diye bas bas bağırmaktadır zaten. 

Kent ile uğraş alanınız sanat dalı arasındaki bağı, olanı ve olması gerekeni düşünmeye başladığınız anda, çözümler canlanmaya koyulur. Ama siz, Konak Meydanı’nı tasarlayanlar gibi, yalnızca kendi fantezinize güveniyorsanız, kendi sosyeteniz içinde takdir ve alkış peşine düşmüşseniz, duruş eksikliğinizi kes-yapıştır haberlerle ve sipariş yazılarla giderme yolunu seçmişseniz, ne olur? Ne olacak, işte o patikalar, sizi iş ve hayatın gerçekliğiyle yüzleştiriverir. Şimdi görece biçimde kazandığınız o takdirlerin, ödüllerin önüne diz çöküp “Ben nerede yanlış yaptım?” şarkıları söyleyebilirsiniz. Ama o şarkılar, keşke zaman-emek-para zayiatını geri çevirebilse. Kalp ve hayal kırıklıklarına değinmiyorum bile.

İşinizi nasıl yaptığınız kadar, ne işe yaradığını da düşünmek zorundasınız. Yapmadığınız anda, inanın asıl sorun sizsiniz.Sizi mi çözelim, işimizi mi yapalım, söyleyin bakalım?