20 yaşında.
Gencecik, pırıl pırıl bir genç. 
Evlat, ağabey, kardeş, dost, sevgili, arkadaş. 
Tüm Avrupa’yı çalışarak gezmiş. Anne öğretim görevlisi, baba asker. Binlerce eğitimli, bilgili, saygılı insanlar yetiştirmişler.  Ata Emre’de öyle. Gözlerinin içi gülen, sırf kendi harçlığını çıkartabilmek için ya da bir sonraki dünya turu için para biriktirmek isteyen o gencecik çocuğun hayalleri ellerinden alındı. 
Kim tarafından? 
Defalarca suç işlemiş fakat serbest gezen bir sosyopat tarafından.  
Soruyorum size, adalet ne zaman yerini bulacak? 
Ne zaman gerçek suçlular cezalarını çekecek? 
Ne zaman biz sokaklarda, trafikte ya da evimizde güvenle yaşayabileceğiz.
Zorbalığın değil, nazik ve konuşarak anlaşabilen insanların kazandığına inancımız her geçen gün daha da azalmakta. Hatta bu dünyaya bir çocuk getirme fikrinden gün geçtikçe uzaklaşıyoruz. 
Tek bir kuralı ihlal etmemiş, trafik cezası yemeyi bile utanç sayan bizlerin hisleri bu olmamalıydı. Bu ülke topraklarında her anımız, öldürülmek, darp edilmek, taciz edilme korkusuyla geçiyor. 
Ya da önümüze çıkacak vahşet haberleriyle. Ya da gündüz kuşağında meze olacak dramlarla. Eskiden güvenle yürüdüğümüz sokaklarda, cebimizde biber gazıyla yürüyoruz. 
V günün sonunda yine de iyi bir insan olarak kalmaya çalışıyoruz.

Şimdi gelecek olan o adalet bir işe yarayacak mı?
O anne ve baba bir daha gülebilecek mi? 
Her aldıkları nefesten utanacaklar. 
25 binden fazla askeri burnu kanamadan ailelerine teslim eden babaya, kendi oğlumu koruyamadım dedirttiniz. 
Tam olarak annesinin söylediği gibi, bu katil sistemin kadameli olarak yetiştirdiği bir katildir. 
Hoşça kal Atam Emre.
Seni koruyamadık, affet bizi.