Zaman zaman çevremde, olmaması gereken işler oldukça veya yapılmaması gereken şeyler yapıldıkça sinirleniyor ve bunları yapanlara biraz da yüksek sesle tepki gösteriyorum. Ben her tepki gösterdiğimde de eşim beni uyarıyor ve diyor ki,  “Ahmet, boşuna sinirlenme, kendini üzme, bunlar bir değil iki değil, üç değil. Hangi birisi ile başa çıkacaksın, hangi birisine adâb-ı muaşeret öğreteceksin.’’  

Düşünüyorum, eşim yerden göğe kadar haklı, etraf edep bilmez, adâp bilmezlerle dopdolu. Ne aile terbiyesi almışlar ne de okulda eğitilmişler. Hani derler ya “Diploma cehaleti giderir, e...lik baki kalır diye’’ tam o misal.  Hoş, okula gidip gitmedikleri de belli değil ya, neyse.  Gidenleri de görüyoruz. Belde silah okul müdürünü vuruyor veya yine adâp bilmez velisi ile beraber öğretmen dövmeye geliyor ya da babası sokakta öğretmeni kıstırıp darp ediyor. Yaz yazabildiğin kadar.

Veli bu, öğrenci bu, ne bekleyeceksiniz ki bu anlayıştan. “Cinsini sevdiğim cinsine çekiyor.” 

***

Maalesef gidişat böyle. Ben de kalkmış tramvaya binerken içeridekilerin vagonu boşaltmasını beklemeyip, çıkanlara omuz ata ata, ayaklarına basa basa içeri girmeye uğraşanlara, senin sırada beklediğini gördüğü halde görmezden gelip önüne geçenlere, park yerini sandalye koyup zaptedenlere, klakson çaldığın için en azından sana hakaret edenlere, buna tepki gösterdiğinde daha da edepsizlenerek “ne olmuş yani’’ avazları ile üste çıkmaya çalışanlara laf ediyorum. Kabahat bende. 

Değerli okurlar, daha önce de zaman zaman böylesi muamelelerle karşılaşıyorduk. Ayıplıyor, kınıyor tepki gösteriyorduk ve karşılığını da alıyorduk. Bunları yapanların en azından yüzleri kızarıyor hatta dönüp özür diliyorlardı. Evvelden zaman zaman karşı karşıya kaldığımız bu muameleler şimdilerde her gün her saat. Tepki göstermek ise bayağı cesaret istiyor. “Ne olmuş yani’’ tepkisi en basiti. Sopayla üstüne yürüyorlar, bıçak çekiyorlar. Gazetelerin üçüncü sayfası bunlarla dolu.

***

Çok iyi bildiğiniz bu olayları neden size hatırlatmak gereğini duyduğuma gelince,  biraz ailelerden ve biraz da öğretmenlerden bahsetmek istediğimi anlamışsınızdır.

Birlikte yaşamak bir kültür meselesidir. Öncelikle başkasının hakkına tecavüz etmemeyi, karşılıklı saygı ve sevgi göstermeyi özümlemeyi, özgürlüğünün, bir başkasının sınırına kadar olduğunu bilmeyi zorunlu kılar. Birlikte yaşamak, kafana göre yaşamanın mümkün olmadığı bir düzendir. Birlikte yaşamak toplumca kabul edilmiş örf ve âdetlere uymayı, düzeni korumak için konulan yasalara hangi konumda  olursan ol riayet etmeyi, “sen benim kim olduğumu biliyor musun’’ dememeyi zorunlu kılar.

Bu bilinç, bu terbiye, önce ilk eğitimi aldığın ailen, daha sonra da ilkokuldan itibaren eğitim gördüğün okullarda kazandırılması gereken bir mevhumdur. Bunu ailenden alamamışsan daha sonra kazandırılması da oldukça güçtür. 

Bu nedenle yukarıda yazdığım türden suçları işleyenlerin ve magandalık yapanların  tamamı esas itibariyle, öğretmenlerin kapısını tekmeleyen, öğretmen döven, öğretmenden önce de çocuğunu ve karısını döverek sokağa çıkan babaların, baba çıktıktan sonra hıncını çocuklarına şiddet uygulayarak alan annelerin oluşturduğu  ailelerin ürünüdür.

Aile terbiyesini, bu terbiyeyi vermek için aileleri, ailelere terbiye vermek için eğitimi belli bir seviyeye çıkarmadıkça bu böyle gelmiş böyle gider.