Birleşik Amerika’nın küçük bir şehrinde, bir senatör adayı, halka nutuk çekmekteydi:
“Partinin bütün istediği, dört yıl daha iktidarda kalmak ki, tespit ettiği programı uygulayabilsin…”
Dinleyicilerden biri, “Peki partinizin programı nedir?” diye sordu.
Politikacı: “Dört yıl daha iktidarda kalabilmek”
Kıssadan hisse diyerek, yerel seçim yorgunu olan siz değerli vatandaşlarım ve de sevgili okurlarım için böyle bir fıkra ile yazıma başlamak istedim. Aksi halde “yorgunu, yokuşa” sürmüş olurdum… Aslına bakarsanız, iktidarın “bindirilmiş kıtalar” misali başta İstanbul olmak üzere Ankara ve “Batıya açılan penceremiz” İzmir’imizde rakiplerinin peşine daha ilk günden itibaren “vasıflı-vasıfsız” demeden tam 17 Bakanını takmış olmasını girişteki fıkrayı vermeden nasıl anlatabilirim diye düşünmeden edemedim…
Evet, bütün mesele “tam beş yıl daha iktidarda kalmak”tan başka bir söz aklınıza geliyor mu? Varsa onu da buradan yazabilirim… Ama açık sözlü olmak gerek; bu sütunu hep siz değerli okurlarımla paylaştım. Sizden gelen fıkralara, güzel sözlere, atasözlerine, hatta bilmecelere bile yer vermedim mi?
* * *
Bakın, hafta başında yukarıdaki başlıktaki gibi “Hepsi yalan, bu sahi” diye yazıma başlasaydım bugünkü kadar etkili olur muydu diye de düşündüm!
Öyle ya, 1 Nisan sabahı yazıya böyle başlasaydım, inanın pek çok kişi “Nisan bir şakası” der,
dudak bükerdi. Ne var ki, şafak söküp, açılan sandıklara ve gelen rakamlara bakarak bugünkü yazım için şu sözlerle yorgunluk atmaya çalıştım:
-Takke düştü, kel göründü/Maskeli balo bitti/Suratlardaki makyajların boyaları akmaya başladı…
Aslına bakarsanız, iktidarın emeklilere, gençlere, işsizlere, memurlara uyguladığı işkence benzeri, olmayan keseden yaptığı vaatlerine karşı seçmenin demokratik silahını, yani oylarını kullanarak söylediği son sözüydü bu. Dolayısı ile bende çekinmeden başlığımı sizlerin ortak sözü olarak “Hepsi yalan bu sahi: AKP kaybetti! “ diyerek attım…
* * *
Rakamların dili böyle söylerken, Türkiye’nin siyasi haritasındaki renklerin de AKP sarısından
CHP kırmızısına dönüşmesi “başka söze ne hacet!” dedirtiyor insana…
Şimdi geçen Genel Seçimde nasıl bir fırsatı kaçırdığımızı da çok iyi anladık…
Vatandaşımızın şu mizahi avunma sözü de çok anlamlı değil mi: “Bayramdan önce, bayramı yaşadık!”…
* * *
Saray masrafları, saray muhafızlarına ödenen miktarlar, seçim giderlerini alt alta toplayıp,
“Bize bayram için ne kaldı?” diyen vatandaşın yazılı ve görüntülü basındaki feryadı ise bir
başka konu!
Görünen köy kılavuz istemez! Tek başına iktidar olan AKP’nin yanı sıra “altılı masanın” altına saklanıp (!) siyaset yapanlar da yıpranmadı mı?
Evet artık gündemimiz acaba şu mu olacak:
İktidar ve payandası erken seçim kararı alır mı?
Bakalım verilen acil genel kurul alarmları hangi başkanları koltuğundan edecek?
İşte bu ve buna benzer güçlü sorular sorulmaya başlandığına göre, siyaset hep “kazanmak için” yapılacaktır.
İşte bazı il ve ilçelerde başkanlıkları kaybedenlerin, Nasrettin Hoca’nın göle maya atıp “Ya tutarsa “ deyişi buna benzemiyor mu?
* * *
Batıya açılan pencere olan İzmir’imizde CHP adayı Dr. Cemil Tugay açık ara Başkanlığı kazandı.
Yine 30 ilçenin 28’inde CHP’li başkanların 8’i kadın… 2024’ün “kadınlar yılı” olması dolayısı ile bu başkanları özellikle kutluyorum.