“Birlikte binlerce kez aynı sahneyi paylaştığımız amcamıza veda etmek…
Gökhan da ben de biliyorduk ki ne söylersek söyleyelim hep bir şeyler eksik kalacaktı.
Amca’nın içinde hiçbir zaman büyümeyen bir çocuk vardı ve o çocuğun enerjisi sayesinde dur durak bilmeden çalışırdı.
Müthiş detaycıydı. Şarkı yaparken zorlandığını pek düşünmüyorum ama onların düzenleme ve kayıt aşaması amcayı hep düşündürürdü. Her zaman akustik olandan yanaydı.
Şarkı sözlerinde kılı kırk yarar yazar bozar, bozar yeniden yazardı.
Hiçbir şarkısını geçiştirmezdi. Popüler olsun ya da olmasın bütün şarkıları gerçekten de onun çocuklarıydı.
 

Hatta bir kayıt aşamasında -sanıyorum aranjörümüz de sevgili Tarık Sezer’di- nasıl bir düzenleme istediğini söylerken ‘şarkılarımızın saçlarını tarayalım’ diye bir istekte bulunmuştu. Buradan da şarkılarına bir evlat muamelesi yaptığı aşikar.
Çok çok özel farklı biriydi. Çok kıvrak bir zekası vardı.
Bence en az müzisyenliği kadar iyi de bir oyuncuydu.
Hatta Levent Kırca ondaki yeteneği görünce  tiyatrosuna oyuncu olarak almak istemişti 80’li yılların ortalarında(…).
Onu tanıyanlar hep bilir. Amcayla birlikteyken hep gülerdik.
En kötü durumlarda bile olaylara mizahi yaklaşmaktan vazgeçmezdi.
Gerçekten de hepimiz için yeri doldurulmayacak bir kayıp. 
Bu yazının kapanış cümlesi amcadan gelsin ve duygularımı o anlatsın; Sanki hiç gitmemiş hep var gibi…”
Bu yazı, İlhan Şeşen’in yani Amca’nın yeğeni; yıllarca Grup Gündoğarken’de sahne aldığı Burhan Şeşen’in…

3B27879C 6446 4Cfa 9894 C5C82Cd12750
xxxx

Şimdi sıra çok yakın dostu birlikte turnelere çıktığı şair yazar ve anlatıcı Sunay Akın’da; 
“Telefonda İlhan Şeşen ustamızın sesi; ‘Sunay, müzede misin? ‘Evet’ yanıtını verince kararlı bir ses tonuyla; ‘On dakikaya müzedeyim. Beni kapıda bekle. Beklemezsen durmaz, giderim’.
İlhan Abi neden böyle söylemişti? Karşılama isteyen bir insan değildi. ‘Vardı bu işin içinde bir oyun’ diyerek çıktım müzenin kapısına.
Çok geçmeden sokağın ucunda bir bisikletli göründü. İlhan Abi’ydi gelen.
Müzenin önünde indi bisikletinden ve şunları söyledi; “Bu bisikleti ikinci elden aldım. Önceki sahibi MFÖ’nün Fuat’ıymış’ dedi. Ben de bisikleti sana getirdim Sunay. Artık bu bisiklet senin’ dedi ve gitti. 
Seslendim arkasından ‘Abi, kapı önüne bunun için mi çağırdın beni?’
Başını çevirerek, ‘Evet Sunay. Bir randevum var. Kapıda olmasaydın bisikletle gidecektim!’ 
O gün, sokağın ucuna kadar hayatımda tanıdığım en yaratıcı, en beyefendi, o kadar da muzip insanın insanın arkasından uzun uzun baktım…
Güle güle  canım ağabeyim, güle güle.
Not:  Bisiklet, İstanbul Oyuncak Müzesi’nde sergileniyor.’’

xxxx

İlhan Şeşen…
Kalplerimize dokundu, hayatımızda çok güzel izler bıraktı besteleriyle.
“Melodilerin Efendisi”, içimizi titreten şarkılara imza attı.
“Rüzgar”, “Ellerimde Çiçekler’’, “Neler Oluyor Bize”, 
“Aşk Layık Olanda Kalır”, “”Ankara’dan Abim Gelmiş”…
“Sen Benim Şarkılarımsın”, “Sensiz Olmaz”, “Tombalak Tomurcuk”, “Gibi Gibiyim”, “Bir Demet Yasemen”…
Soruyoruz; “Şimdi bu şarkıları kimden dinleyeceğiz Amca?”
“Bir ses değil, bir his kayboldu” demiş bir hayranı sosyal medya paylaşımında, ne doğru.
“Pencerenin perdesini havalandıran her rüzgarda” bizimlesin hepimizin Amca’sı.
Huzur içinde uyu. Anın güzel yaşasın.
Datçalı Usta ne güzel demiş ardından;
“İlhan Şeşen, Türkiye’nin kolektif belleğinde hep çalacak bir ezgi.
Bir notaydı.  Ve şimdi bir şarkıya karıştı gitti…”