Özge UYANIK/Türkiye’de eğitim sistemi, artık çocukların geleceğini koruyan bir kamusal hizmet olmaktan çıkıp yoksul ailelerin çocuklarını ucuz işgücüne dönüştüren bir düzene doğru hızla sürükleniyor. Fen ve Anadolu liselerinin kontenjanlarının daraltılması, çocukların seçeneklerinin sistematik biçimde kapatıldığı, geriye yalnızca iki yol bırakıldığı eleştirilerine neden oldu: “Yoksul aileler, çocuklarına asgari ücretin üçte biri kadar da olsa bir ücret ödendiği için mecburen bu kurumlara yöneliyor. Çünkü başka çareleri yok.”

10 AYDA EN AZ 87 ÇOCUĞU KAYBETTİK

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in açıkladığı itiraf niteliğindeki veriler, çocuk işçiliğinin ulaştığı boyutu bir kez daha gözler önüne serdi. Bu eğitim yılında 509 bin 85 Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM) öğrencisi ile 254 bin 60 mesleki ve teknik Anadolu lisesi öğrencisi, eğitim adı altında fiilen işletmelerde çalıştırılıyor. Açıklanan rakamlar yalnızca MESEM ve teknik liseler kapsamındaki çocukları içerirken, akşam liselerinde okuyan ya da örgün eğitimi tamamlamış çocuk işçiler bu tabloya dahil bile edilmiyor. Çocuklar, asgari ücretin ancak üçte biri kadar bir ücretle çalıştırılıyor; sağlık sigortaları bulunmasına rağmen bu sigorta emekliliğe yansımıyor.

En az ortaokul mezunu ve 14 yaşını doldurmuş çocuklar MESEM’e kaydediliyor; haftanın dört günü işletmelerde çalıştırılırken yalnızca bir gün okulda ders görüyor. Geçtiğimiz hafta İstanbul Tuzla tersaneler bölgesinde çalışan 16 yaşındaki Alperen Karaçengel, gece saat 01.00 sularında tinerle temizlik yaptığı sırada çıkan yangında yaşamını yitirdi. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi’ne göre Karaçengel, 2025 yılı içinde çalışırken hayatını kaybeden 87’nci çocuk oldu.

TBMM Genel Kurulu’nda Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2025 yılı bütçeleri görüşülürken Yusuf Tekin, MESEM yönelik eleştirilere Meclis kürsüsünden yanıt verdi. Tekin bütçe görüşmeleri sırasında yaptığı açıklamada, “Üretim damarını kesmeye çalışıyorlar. MESEM ucuz işgücü gibi gösterilemez. Çocuk işçiliğini özendirdiğimiz, çocukları piyasaya teslim ettiğimiz iddiaları asılsızdır. Bunu çocuk işçiliği olarak kriminalize edemezsiniz. Çocuğun emeğini devlet güvencesine aldık” ifadelerini kullandı.

Çocukişçi3

EĞİTİM DEĞİL, UCUZ İŞGÜCÜ

MESEM uygulamasına ilişkin en büyük eleştirilerden biri, çocukların “eğitimde kalması” gerekirken fiilen işgücü piyasasına sürülmesi. Eğitim sendikaları, öğrencilerin büyük bölümünün haftanın yalnızca bir günü okula gittiğini, geri kalan günlerde ise işletmelerde çalışmak zorunda kaldığını vurguluyor.

Hamdi Çalık

Eğitim Sen İzmir 1 No’lu Şube Başkanı Hamdi Çalık ‘ucuz iş gücü modeli’ olarak tarif ettiği MESEM’e dair şöyle konuştu:

“Milli Eğitim Bakanlığı’nın yoksul aile çocuklarının temel eğitim hakkından yararlanmasını önceleyen stratejisinden vazgeçtiği görülüyor. Yoksul ailelerin çocukları artık ucuz iş gücü olarak görülüyor ve eğitim sistemi, piyasanın iş gücü ihtiyacını kısa yoldan karşılayacak bir şekilde projelendiriliyor.

MESEM meselesinde ayırt edilmesi gereken temel konu budur. Elbette mesleki eğitim olmalıdır; ancak burada sözünü ettiğimiz şey bir mesleki eğitim modeli değil, ucuz iş gücü sağlama modelidir. Mesleki eğitim, çocukların güvenliğinin sağlandığı, çalışma koşullarının insani olup olmadığının ciddi şekilde değerlendirildiği kurumlarda veya eğitim kurumlarının denetiminde yapılmalıdır.

İGC: Meslek etiğini çiğneyen anlayış, gazetecilikle birlikte anılamaz!
İGC: Meslek etiğini çiğneyen anlayış, gazetecilikle birlikte anılamaz!
İçeriği Görüntüle

Bugün sürdürülen model ise bunun tam tersidir. Çocukların haftada yalnızca bir gün okula geldiği, hafta sonu tatilleri dahil olmak üzere diğer tüm günlerini iş yerlerinde geçirdiği, işverenin insafına terk edildiği bir düzenden bahsediyoruz. Bu, bir mesleki eğitim modeli değildir; ucuz iş gücü edinme modelidir.”

YOKSUL AİLELER MECBUR KALIYOR

“Geçtiğimiz günlerde bir çocuğun öğretmenine yazdığı mesajı gördüm. Diyor ki: “Öğretmenim, haftanın bir günü izin günüm.” Çocuğun izin günü olarak tanımladığı gün ise okula geldiği gün. Çünkü diğer günler iş yerinde geçiyor; cumartesi, pazar dahil dinlenmeye fırsatı olmuyor, ders çalışmaya hiç vakti kalmıyor.

Böylesi bir düzen, böyle bir MESEM gerçeği mesleki eğitim olarak açıklanamaz. Bu tamamen çocukların köleleştirildiği, ucuz iş gücü olarak piyasanın insafına ve inisiyatifine terk edildiği bir modeldir. Bu nedenle mesleki eğitim açısından savunulacak hiçbir tarafı yoktur. Yoksul aileler, çocuklarına asgari ücretin üçte biri kadar da olsa bir ücret ödendiği için mecburen bu kurumlara yöneliyor. Çünkü başka çareleri yok. Buna itiraz eden, bu düzeni kabul etmeyen gençlerin ise tutuklandığını gördük.

Bunu kabul etmek mümkün değildir. Gençler elbette bu insani olmayan, eğitimle hiçbir ilgisi bulunmayan ve tek amacı ucuz iş gücü sağlamak olan sisteme tepki gösteriyor. Bu tepkilerin tutuklamayla sonuçlanmasının hukuki bir açıklaması da yoktur. Çocukların zorla köleleştirilmesi kabul edilemez.”

BAKANI PROTESTO EDEN 16 ÖĞRENCİ TUTUKLANDI

Türkiye İşçi Partili öğrenciler, geçtiğimiz haftalarda MESEM’lerde iş cinayetleri sonucu ölen çocuklara dikkat çekmek için Milli Eğitim Bakanlığı’nın düzenlediği Mesleki ve Teknik Eğitim Zirvesi Çalıştayı toplantı salonu önünde protesto gerçekleştirerek “Çocuklara işçi demeye utanmıyorlar, canları üzerinden pazarlık yaparken yüzleri kızarmıyor.” diye seslenmişti. Gözaltına alınan 16 gencin tutukluluğu devam ediyor. gençler hakkında İddianame hazırlandı. Savcılık, iddianamede, gençlerin hangi ifadelerinin, sloganlarının veya pankartlarının hakaret içerdiğine dair herhangi bir tespitte bulunamadı. Gençlerin elindeki boyaların “silah sayılması gereken boyalar” olduğunu savundu.

Gençlerin elindeki boyaları silah sayan savcılık, “silahla kasten basit yaralama” suçunun oluştuğunu belirtti. İddianamede, "görevi yaptırmamak için direnme" ve "silahla kasten basit yaralama" suçlamalarından 10 aydan 4 yıla kadar hapisle cezalandırılma talep edildi.

Muhabir: Özge Uyanık