Her sene 20 Haziran'da düzenlenen Dünya Mülteciler Günü etkinliklerinde bu konuda farkındalık yaratılmaya çalışılıyor.

Birleşmiş Milletler, mülteci tanımını şu şekilde kayıtlara geçirmiş: "Irkı, dini, milliyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm göreceği konusunda haklı bir korku taşıyan ve bu yüzden ülkesinden ayrılan ve korkusu nedeniyle geri dönmeyen veya dönmek istemeyen kişidir."
Son araştırmalara göre, küresel düzlemde zorla yerinden edilmiş kişilerin toplam sayısı 90 milyonun üzerinde. BM kayıtlarında resmi rakam küresel mülteci sayısı ise 23 milyon olarak geçiyor. Bu sıfata haiz olanların sosyokültürel ve ekonomik analizleri ve devamında sığındıkları ülkelerdeki hukuksal pozisyonları farklı boyutta ele alınmalarını gerektiriyor. Göçmenlik, bu bağlamda ayrı dinamikleri gündeme getirmekte. Dünya nüfusunun yüzde 3.6'sı göçmen. BM Uluslararası Göç Örgütü'nün 2022 Dünya Göç Raporu'nda (IOM), dünya genelinde 281 milyon göçmenin  bulunduğu teyid edilmiş.
***
Göçmen; bir ülkeden başka bir ülkeye yerleşmek amacıyla göç eden kişilere verilen genel bir isim. Bu eylemin pratiğinde daha iyi yaşam koşullarına yönelik özünde ekonomik umutların olduğunu hepimiz biliyoruz.
Almanya'nın yeni göçmen yasasını biliyorsunuzdur. Yeni vatandaşlık yasası çıktı ve neredeyse küçük çaplı bir devrim niteliğinde. Çünkü Avrupa Birliği'ne üye bir çok ülke, vatandaşlık konusunda son derece kısıtlayıcı yasalara imza atarken Almanya bu konudaki katı tutumunu bir hayli yumuşatmışa benziyor. Almanya'da 5 yıl ikamet eden herkese vatandaşlık yolu açılıyor. Eğer Almanca'nız iyi ise, gönüllü sosyal sorumluluk projelerine katılmış iseniz ve okullarda yüksek başarılı bir öğrenci olmuşsanız 3 yıla kadar bu süreyi düşürebileceksiniz. Almanya'da yaşayan 10 milyon insan, Alman vatandaşı değil. Entegrasyon Merkezi'nden Niklas Hardes, söz hakkı olmayan bunca insanın varlığını demokrasi teorisine ters buluyor. Ona göre gereklilikleri sağlayan mümkün olduğunca fazla kişinin vatandaşlığa geçmesi, toplumun menfaatine. Yeni yasa, Kanada'daki puan sistemini referans alıyor ama özeti, vasıflı çalışanların Almanya'ya girişini kolaylaştrmak. Eskiden profesyonel kalifikasyon için uluslararası geçerli akreditasyon sertifikaları aranırken şimdi sadece iş deneyimi ya da sektörel istihdam içinde bulunulduğu sözünü vermek yeterli görünüyor!
***
Bu konuda Almanya yalnız değil. İngiltere, geçen sene tarihinin en fazla yabancı kişinin yani 1.2 milyon insanın ülkeye taşındığını kayıtlara geçirdi. ABD, geçen sene net olarak 1.4 milyon göç almış durumda.
Amerika Başkan Yardımcısı Harris, “Mültecilere ve sığınmacılara kapımız her zaman açık” beyanatında bulunmuştu! ABD Gümrük ve Sınır Koruma Dairesi, Meksika'dan ABD'ye geçerek sığınan Türkiye vatandaşı sayısını son iki yılda 31 bin 485 olarak kaydetmiş. EUAA (Avrupa Birliği İltica Ajansı) da aynı dönemde 24 bin 625 Türk vatandaşının başvurusundan dem vurmakta. Sadece 2022 yılında 2685 tıp doktorunun Almanya'ya göç ettiğini biliyoruz.
Gerçi ülkelerin milliyetçi ve muhafazakar politikacıları göçü baskı altına almak için amansız bir mücadele içinde olsalar da ülkerinin giderek azalan işgüçleri, dışarıdan gelecek çalışanlara ihtiyaç duyuyor. İşsizlik oranları yüzde 5'leri aşmakta ve patronlar çalıştıracak eleman bulamıyor. Kanada gibi ülkeler 2025 yıl projeksiyonlarını yıllık 1.5 milyon yabancı iş göçü için yapmış durumda. Görülen o ki, batı ekonomileri çok sayıda göçmen kabulü ile ancak ayakta durabilecek. Ünlü Amerikan Üniversitesi MIT'den (Massachusetts Institute of Technology) Dr. Pierre Azoulay bir makalesinde, şirket kurma olasılıklarını ele almakta ve göçmenlerin yerli halka göre yüzde 80 daha yüksek olasılıkla bunu başardıklarını bulgulamış. Apollo Global Management'den Torsten Slok da “İş gücü piyasalarında enflasyonu yavaşlatmaya ve soğumaya neden olduğu için yüksek göçün vazgeçilmez olduğunu” dile getiriyor.
***
Görünen o ki, 'yurttaşlık sadakati' veya 'sosyal uyumda bazı zayıflıklar' ya da 'sudan ucuza vatandaşlık dağıtılması' babından ortaya konan karşı duruşların, ulusal ekonominin reel gerçekleri nezdinde bir karşılığı yok. Gelişmiş ülkelerin demografisi, iş gücünü sağlayacak doğurganlık hızını sağlayamadığı takdirde, tek alternatif göçmen işçi alımıdır.
Sonuç olarak, mutlaka göç kabul edecekseniz, ekonomik verimlilik odağında entegrasyon politikalarını ülke menfaatlerine adapte etmek dışında yapabileceğiniz bir şey yok!...