Gustav Le Bon, ömrü boyunca toplum ve kitle psikoloji üzerine çalışmış öncü bir Fransız sosyolog ve antropolog...
Kitleyi tanımak için öncelikle bireyin psikolojisini referans alarak ilerlemek gerektiğini savunuyordu ve sosyal psikolojik çözümlemelerin, tekil kişilerin psişik hallerinin bir bileşeni şeklinde formüle eden teorilerini insanlığa armağan etti. Ama çalışmalarının topluma yönelik olması, Gustav Le Pon'un sosyal eylemlere sempatik baktığı çıkarımını yaptırmamalı, O, başta Fransız Devrimi olmak üzere tüm devrimlere karşı bir kişilikti. Yığınların psikolojisi ile toplumu dönüştürmektense, nitelikli seçkinlerin programlarının kitlelere benimsetilerek uygulanmasının gerekliliğine inanıyordu. Bu konuda önerdiği metod ise şu idi: Bu programlar, direkt onaya sunulmamalı, sosyal topluluklara sürekli tekrar edilerek içselleştirilmesi sağlanmalı!
Günümüz perspektifinden bakıldığında pek de demokrasi yanlısı olmayan düşünceler kuşkusuz ancak bu konularla ilk kez ilgilenen bir kişi olması onun isminin günümüzde de sık sık hatırlanmasına yol açıyor.
Le Bon, önce kitlelerin düşünce yapısına, hayal gücüne odaklandı, nasıl hissettiklerini, nasıl düşündüklerini, değerlendirme tarzlarını inceledi. En son aşamada da bir fikrin ve bir inancın oluşmasını irdeledi. Bunların ardından tüm toplumu, şimşek hızı ile eyleme geçiren dinamikleri analiz etti. Ona göre 'şimşek hızı' metaforik bir tanımlamadır çünkü kitlelerde bazı fikirlerin aniden ortaya çıkması ve eyleme dönüşmesinin ardında uzun bir maturasyon süresi vardır! Le Bon, bu maturasyon süresi için 'yakın(immeidat) faktörler' terminolojisini kullanır, onun arkasında da uzun bir ön faaliyetin izlerini takip eder.
Kitleler Psikolojisi (*) isimli kitabında Gustav Le Bon şöyle yazar: ''Yakın faktörler, uzun süreli ön faaliyetleri takip eden ve bunlar olmadan bir sonuca ulaşamayacak olan faktörlerdir. Böylece, kitleler içinde etkili bir ortak kanaat oluşur, yani düşünce şekil kazanır, eski bağlamından ayrılır. Bu durum gerçekleştiğinde, yakın tetikleyici bir faktörün kıvılcımı ile kalabalıklar birdenbire ayaklanır, grevler, isyanlar derken neticede, bir adam iktidara getirilir veya bir hükümet düşürülür"..
Bu düşüncelerini yazıya döktüğünde, yıl 1895 idi. Yani Fransa, Avrupa ve Dünya tarihinin bir dönüm noktası olan 1789 Devriminin ardından henüz bir yüzyıl geçmişti. Fransız halkı müthiş bir kültürel ve bilinçsel dinamizm içinde iken Kral XVI Louis ve etrafındaki saray aristokratlarından oluşan merkezi otorite, bu sosyolojik evrimi kavramaktan uzaktı. Toprak sahipleri ve soylular ayrıcalıklarını korumak isterken yeni gelişen burjuva, yönetimde yer almak istemektedir. İngiltere'deki gibi bir parlamenter, monarşi talepleri dile getirilmektedir. Fransız Devriminde, süren savaşlar ve köylülerin topraklarında ektikleri mahsulün para etmemesi yüzünden kırsalda giderek artan yoksullaşmanın yanı sıra, Kral ve saray masraflarının aşırılığı yüzünden devletin iflasın eşiğine gelmesi nedeniyle arttırılan vergilerin ortaya çıkardığı huzursuzluk da önemli ekonomik etkenlerden sayılır. Elbette, siyasi rejimin mutlakiyetçi eğilimlerine bir manifesto niteliğinde özgün eserlerle karşı çıkan Descartes, Montesquieu, Voltaire, Rousseau, Diderot ve d'Alambert gibi ''Aydınlanma Filozofları'' düşünsel olarak toplumu devrime hazırlarken, dünya da ünlü İngiliz filozof John Locke'nin hukukun üstünlüğü ve temel hak ve özgürlüklerin korunması ile sınırlı temsili hükümete dair siyasi ve hukuki görüşlerinden ilham alan, demokrasi ilkeleri ve liberal ekonomi tandansları ile Amerikan Bağımsızlık Beyannamesinin yankıları duyulmakta idi.
İşte, Gustav Le Bon, bu geniş perspektif içinde, sosyal eylemleri hayata geçiren unsurları analiz ederken, hem ulusal hem de küresel faktörlerin olgunlaştırdığı dinamiklerin bir sonucu olarak birey psikolojisinin kitlesel düzleme taşınmasını yani bir haksızlıktan başkaldırıya ve isyana giden süreci anlamaya çalışır.
Le Bon ve Locke, yüzyıllar önce yaşasa da günümüzün bireyi ve sosyal siyasi sistemleri için realite, onların dile getirdiği gibi geçerliliğini koruyor:' 'Kitlesel hareketleri zamanla olgunlaştıran etmenler vardır ancak tüm sorunlar, temel hak ve hürriyetlerin korunduğu, evrensel hukuk kurallarının üstünlüğü ve güçler ayrılığı ilkesinin temel alındığı bir demokratik anayasal düzende sönümlenmeye mahkumdur''.
Ülkemiz için son cümleye, yapısal ekonomik reformları da eklediğimizde, çağdaş bir demokrasinin refah içinde vatandaşları olarak, kadim Atatürk Cumhuriyetinin umut dolu geleceğine hep birlikte ilerlemiş oluruz.
(*)Kitleler Psikolojisi. Gustave Le Bon. Olympia Yayınları.ISBN:978-605-9645-87-4.Sertifika no:33824.İst.