“Tarih yazmak, tarih yapmak kadar önemlidir” sözleriyle tarihin önemini vurgulayan Atatürk’e göre tarihten alınacak derslerin en önemlisi, devletlerin kuruluşlarında, niteliklerinin değişmesinde, çözülme ve sonlanmalarında etkili olmuş neden ve etkenlerin incelenmesinden çıkan sonuçlardır.

Osmanlı İmparatorluğu’nun doğuşunda ve batışında etkili neden ve etkenlerin araştırılmasından elde edilecek sonuçların, aynı derecede öneme sahip olduğunu dile getirir. Yanı başımızdaki Suriye topraklarında önemli değişiklikler olurken, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde bu coğrafyada yaşananlara, Atatürk’ün anılarından bir göz atalım…

Mustafa Kemal, 1917’de başına Alman Mareşali Falkenhayn’ın getirildiği Yıldırım Orduları grubuna bağlı Yedinci Ordu Komutanlığına atanmıştı. Sonradan Halep’e taşınacak bu orduların karargâhı İstanbul’daydı. Yeni görevine atandığı gece, Mustafa Kemal’in Akaretler’deki ikametgâhına genç bir Alman subayı, bir Türk subay eşliğinde küçük sandıklar içinde altın getirir. Altınların Ordu için gönderildiğini sanan Mustafa Kemal, Levazım Reisine iletilmesini isteyince, Alman subay “Efendim, o başka” der. Durumu anlayan Mustafa Kemal, Türk subaya paranın miktarını belirlemesini, bir senet hazırlamasını söyler, imzalar ve almak istemese de Mareşal’e iletilmek üzere Alman subaya verir. Ayrıca, altınları alması için Levazım Reisine haber gönderir.

Halep’te göreve başlayan Mustafa Kemal, Osmanlı’nın değil Almanların çıkarını gözeten, Türkleri küçük gören, para ile şeyhleri, aşiret reislerini satın alarak amacına ulaşabileceğini sanan, sömürgeci gibi davranan Falkenhayn’dan hoşlanmamıştır ve bölgede durumu iyi görmemektedir. 20 Eylül 1917’de Başkomutan Vekili Enver Paşa’ya bir rapor gönderir. Özetle, halkın kötü durumda olduğunu, anarşi, rüşvet, vurgunculuk sonucu çürüyen devlet binasının çökeceğini söyler. “Durumu hayale kapılmadan olduğu gibi görmek lâzımdır” diye vurguladıktan sonra, ‘saldırı değil, ancak bir savunma savaşı yapılabileceğini’ dile getirir. Askeri ve siyasi alanda güvenmediği Falkenhayn’ın emrinde çalışmayacağını, raporuna yanıt alamazsa istifa edeceğini bildirir. Enver Paşa nazik bir yanıtla, görevine devam etmesini ister. Önce Falkennhayn, ardından Enver Paşa ile yazışmayı sürdüren Mustafa Kemal, kendi deyimi ile ‘biraz da isyankâr bir şekilde’ kendini ordu komutanlığından af ve yerine Kolordu Komutanı Ali Rıza Paşa’yı vekil tayin eder.11 Ekim 1917’de İstanbul’a döner. 20 gün sonra İngilizler taarruza geçer, Kudüs’ü ve tüm Filistin’i alır. 4 ay sonra Falkenhayn’ın yerine Liman Von Sanders atanır. Sonuçta Mustafa Kemal haklı çıkmıştır.

“Altınlara ne oldu?” diye merak ettiyseniz, Mustafa Kemal görevden ayrılırken, altınları vekil tayin ettiği Ali Rıza Paşa’ya teslim eder, ondan aldığı senedi Falkenhayn’a gönderip, kendi senedini ister. Falkenhayn vermek istemeyince şiddetle dayatır ve alır.

Suriye’deki gelişmelere paralel olarak gündeme gelen ‘Kürt Sorunu’na da tarihsel süreçten bakmakta yarar var; bu konuda Mustafa Kemal 1923’te şunları söylemiş: “Batı âlemi Osmanlı Devleti’ni yıkmak için ortaya ‘Doğu Sorunu’ adıyla bir sorun çıkarmıştı. Batı öyle zannediyordu ki, Osmanlı Devleti’ni yıkmakla onu oluşturan ana unsuru da yıkacaktı. Gerçi başarılı oldu; fakat ikincisinde olamadı ve olamayacaktır. Batı âlemi hâlâ bir gerçeği görmek ve itiraf etmek istemiyor ki, o da eski Osmanlı Devleti’nin çökmüş olduğu ve yeni Türkiye Devleti’nin doğduğudur.”

Tüm bunlardan çıkarılacak pek çok ders var. Mehmet Akif Ersoy Safahat kitabındaki dizelerinde “Tarihi ‘tekerrür’ diye tarif ediyorlar; Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?” diyor.

Son derece haklı…