Bu sene kışı görmeden yaz gelecek, bu belli oldu.
Sürekli bir bahar havası yaşamaktayız.
Hele hafta sonu tam bahardı.
Güneşli ılık... Böyle giderse yazın Çeşme'de çok büyük su sıkıntısı yaşanacağı şimdiden konuşuluyor.
Barajdaki su seviyesi artık tehlike sınırının da altında.
Yağış yok... Ama dağa taşa ev üstüne ev yapılıyor.
O evlerin kocaman çim bahçeleri, havuzları su istiyor. Hem de bol su...
Bu aç gözlülükten, bu görgüsüzlükten ve bu plansızlıktan bu yaz yüzümüzü yıkayacak su bulursak şükredelim. Ya da oturup hep beraber dua edelim de hiç olmazsa bundan sonra yeterli yağış görelim.
***
Neyse konu hava durumu değil aslında. Hava durumunun hafta sonu sahillerde yarattığı tablo.
20 dereceyi gören şehirli çekirdek aileler cumartesi-pazar sahil kenarlarını doldurdu.
Kahvaltıcısı, balıkçısı doldu taştı.
Ve gözümüzün önünden kalabalık bir mutsuzlar ordusu geçti!
Bütün yemek boyunca birbirlerinin yüzüne bakmayan, tek kelime bile konuşmayan, sadece çocukla ilgilenen, boş kalınca cep telefonlarıyla oyalanan birbirinden mutsuz kadınlar, adamlar.
İnsanlar bitişlerden,vedalardan, geride bırakmaktan, geride bırakılmaktan bu kadar korkmasa, ortalıkta bunca mutsuz evlilik olmayacak aslında.
O imzayı bir kez atınca artık dönüşü olmayan bir yola girdiğini düşünenler kendilerini bu dünyada cehenneme mahkum ediyorlar.
Bahanelerle evlilik yürütülmez. ‘Çocuğumun geleceği için katlanıyorum’ diyenler mesela…
Kendilerinin ve çocuklarının hayatlarını zehir ediyorlar.
Sürekli gerginliğin, huzursuzluğun içinde, saygının ve sevginin olmadığı bir ortamda çocuk büyütmeyi başarı sanıyorlar.
Ya da güvenli, konforlu yaşam alanlarından uzaklaşmak istemeyenler…‘Yeni birini bulamam, bulsam da bu saatten sonra kimseye kendimi baştan anlatmak için uğraşamam’ diyenler…
İnattan boşanmayanlar…
Korkudan ayrılamayanlar…
Falanlar filanlar…
***
Güvenli zannettikleri o derme çatma limandan bir ayrılsalar, belki hayatlarını olumlu anlamda tamamen değiştirecek sürprizlerle karşılaşacaklar. Ama onlar, rutin sarmalında mutsuz, huzursuz yuvarlanıp gitmeyi seçiyorlar.
Ayrılıklar, vedalar aynı zamanda yeni başlangıçları da beraberinde getirir.
Mutsuzsanız, artık o eve girerken ayaklarınız geri geri gidiyorsa, yapışıp kalmayın yanınızdakine 404 gibi.
Cesur olun. Ömür dediğin iki nefes arası. Tek bir gününü bile heba etmeyecek kadar kısa.
Sizi parmağının ucuyla tutanı değil, canının bir parçası gibi saranı bulmak için her zaman şansınız var, pes etmeyin.
Bir balıkçı masasında iki yabancıymış gibi yemek yerine zehir yemeyi evlilik zannetmeyin.