Üç hafta öncesine kadar “Recep, Şaban, Ramazan” derken, 10 gün sonra da “İşte geldi Ramazan Bayram” diyeceğiz… Durun, durun! Ondan önce, yani yarın, “Sevinin çocuklar, övünün büyükler, 23 Nisan kutlu olsun” diye tempo tutup, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımızı kutlayacağız. Ne mutlu bize ki, bayramları çok olan bir milletiz.
Bayram, TDK’ya göre “sevinç, neşe, eğlence” anlamına gelir. Kısacası, milli ve dini bakımdan önemi olan ve de kutlanan günlerdir. Dolayısı ile ne mutlu bize ki, bayramı çok, ama çok olan bir milletiz diye de övündüm. Her ülkenin kendine has “milli bayramları” vardır. Ülkemizde bildiği gibi bu milli bayramlarımız tarih sırasına göre şöyledir: 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı, 15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Günü, 30 Ağustos Zafer Bayramı ve 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı…
Dini bayramlarımız Ramazan ve Kurban olmak üzere 2 tanedir. Hicri-Miladi takvim farkından dolayı dini bayramlarımızın tarihleri her yıl değişkenlik göstermektedir. Milli bayramlar, dini bayramlar ve diğer tüm resmi tatiller hesaplandığında 1 yıl içerisinde, toplamda 14 gün resmi tatil mevcuttur. Hani buna mahalli ve özel günleri de ekleseniz yazımın başlığının rakamsal değeri de artar. Yeter ki bizler bu günlerin anlamını iyi anlayıp, değerlendirebilelim!
***
Yarın 23 Nisan… İyi ki ara tatili bitti ve okullar hafta başında “Haydi çocuklar görev başına!” diyerek kapılarını ardına kadar açtı. Okullardan, “Sevinin küçükler, övünün büyükler” diye şarkılar, marşlar yükselecek. Tabii ki gazete manşetlerinde “23 Nisan kutlu olsun” diye yazacak. Evet, çok büyük bu bayram, herkese kutlu olsun. Öyle ya, “Kamutay (Türkiye Büyük Millet Meclisi) bugün doğdu ve saltanatı boğdu”.
Gerçekten çok büyük bayram, bu bayram; Sevinin çocuklar, övünün büyükler. Amma velakin aramızdaki bazı büyüklerin “kaçı övünüp kıvanç duyacak acaba?” diye de düşünmeden edemiyor insanlar! Neden düşünmeyelim ki! Şöyle bir tarih sayfalarını geri çevirip baktığımızda bu bayram; 1921 yılında, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından meclisin açılışı onuruna ‘Milli bayram’ adıyla kanunla kabul edilen ilk ulusal bayramımızdır. Adı da '23 Nisan Milli Bayramı' olarak konulmuştur. Onun için yüksek sesle söyleyelim ve de ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi 'Ulusal egemenlik, ulusun namusudur, onurudur, şerefidir.' Üstüne basa basa bir daha ifade edelim: Sevinin çocuklar, övünün büyükler...
***
Gelelim Ramazan Bayramı’na… Recep, Şaban derken kutsal üç aylardan sonuncusu olan Ramazan ayının 20 gününü geride bıraktık. 10 Gün sonra 2 Mayıs’ta da İslam aleminin “oruç tutma” ayının sonunda üç gün Ramazan ya da Şeker Bayramı'nı kutlayacağız. Minarelerde kandiller yandı, camilerde mahyalar kuruldu. Ramazan adetlerindendir diye güllaç baklavası yiyen oldu, yiyemeyenlere de içi boş baklava ikram edildi. Bayrama baklava tepsisi nasıl gelir! bilemeyiz; ama adettendir diye Saray’da iftarlıklar ikram edildi. Hatta büyüğümüz, bu iftarlarda ifade ettiği Manda yoğurdu, Mekke hurması, ballı kestane ve yulaf ezmesini “şifalıdır” diye yediğini söyledi.
Bir yandan da siyaset sofralarında enflasyondan, açlıktan, işsizlikten bahsedildi. İktidar partisinden Bülent Arınç’ ta zamları küçümseyen AKP’lilere “2 kilo et kaç para biliyor musun sen?” diye çıkıştı. Yani fahiş zamları görmezden gelen ve halkla dalga geçer gibi konuşan partililerine de kızgın ifadeler kullandı. Bilhassa Ramazan'da fakir fukaraya yardımın artması, dargınların barışması gibi konuların gündeme gelmesi adettendir. Ama, yaşayıp gördük ki bunlar “Ramazannâme” adlı kitaplarda kalmış ve de Ramazan fıkraları haline getirilmişe benziyor!
Nice milli ve dini bayramlarda buluşmayı diliyorum…