İstanbulspor, Karagümrük, Altınordu, Göztepe, Balıkesir ve Antalya’da ömre bedel futbolculuk dönemi… Ardından 30 yıllık antrenörlük yaşamı…
“Önce öptü sonra vurdu, vurdu!..” diyordu yazının üst başlığında. Ve devam ediyordu alt başlık: “Erkan 90 gün sonra meşin topa kavuştu”.
“Sessizce soyunma odasına giren genç arkadaşlarının öpücük yağmuru altında sırtına 11 numaralı formayı giydi, ayağına günlerce köşede kalan kramponlu ayakkabısını geçirdi. Ancak kendisinin duyabileceği bir sesle duasını mırıldandı, sonra taraftarların sevgi dolu bakışları arasında özlediği sahaya kuvvetli deparlarla çıktı… Erkan soyunurken soğukkanlı olduğu halde, şimdi biraz daha heyecanlı görünüyordu kendisine en yakın topu aldı, öptü, sonra olanca gücüyle sağ vurdu sol vurdu, kafa attı, sıçradı, kalktı, tozlara bulandı, terden sırılsıklam oldu, fakat büyük bir özlemin diriliği içinde tadarak vurdukça vurdu topa.
Beklemişti hem de kahredici bir sabırla, inatla beklemişti. Tam 90 gün, meşin yuvarlağın özlemini çekip durmuştu, şimdi önündeki topa bütün gücüyle vurması, her geçen günün ve dakikaların arttırdığı hırs ve arzunun ayaklarında dile gelmesiydi.
Yıllar boyu Altınordu için terleyen ve şimdi de takımın kaptanı olan Erkan’ı tam sırasında yakalamıştı şanssızlık. Sakatlıklar takımın sezon başından beri yaptığı hiçbir maçta oynatamamıştı Onu, fakat azim ve idaresi ile fizik tedavilerinden sağlamlığını, gücünü kazandı artık takım arkadaşlarını tribünde seyretmeyecek, kaptanlığını aldığı gemi için bütün gücünü harcayacaktı”.
İstanbulspor’un İstanbulspor, Karagümrük’ün Karagümrük olduğu dönemlerdi… Sarı siyahlı formayı üç sezon kırmızı siyahlı formayı 2 sezon kuşanan Erkan, İzmir’e Altınordu’ya gelmişti… Altınordu’nun da Altınordu olduğu zamanlardı hani… Lig maçları değil antrenmanları bile binlerce taraftarı buluştururdu. 9 yıl boyunca formasını kuşanacağı Altınordu’nun ilk çalışmasında uzun kırmızı şortları kuşandığında “Hoca” diye takılmıştı Sait Altınordu’ya Erkan, “İşte şimdi olduk kırmızı şortlu şeytanlar” bu söz giderek yaygınlaşmış, yaygınlaşırken de kısalmış, “Altınordu” ve “Altınordulular” “Şeytanlar” diye anılır olmuştu…
İşte ben 53 yıl önce bir gün çıraklık döneminde, “Şeytanların kaptanı”nın bir sakatlık dönemi sonrası meşin yuvarlak sevdasını anlatmaya, yazmaya çalıştım. Antrenmanlarda olsun maçlara çıkarken olsun dilinde pelesenkti “Koçum benim”, “Haydi koçum” sözü Erkan'ın… Altınordululuğu öylesine bir güzel benimsemiş, Altınordulular ise onu daha çok benimsemişti… Sait Altınordu, yasal işlemleri sürdürerek Erkan’ın Eren olan soyadını Altınordu olması yolunda girişimlerde de bulunmuştu… Olmadı… bürokratik girişimler uzamış uzamıştı o sıralarda Rize’de bulunan “Eren” sülalesinin tümü birden Velioğlu soyadını kütüklerine geçirmişti… Sait Altınordu’dan sonra Altınordu soyadını almak böylece kısmet olmadı Erkan Velioğlu’na…
Futbolu, Altınordu’da bırakmakta kısmet olmadı Erkan’a Göztepe ve Balıkesirspor’da birer, Antalyaspor’da iki sezon futbolu oynadıktan sonra meşin yuvarlağa veda etti… Doğal olarak Erkan Velioğlu, futbolcu olarak meşin yuvarlağa veda etti… Yoksa 18 yıllık futbolculuk yaşamından kopması öyle pek kolay olmazdı… Ve Altınordu ile başlayıp Göztepe, İzmirpor, Aydınspor, Denizlispor, Bandırmaspor, Manisaspor, Uşakspor, Balıkesirspor, Salihlispor ve Karşıyaka’da süren 30 yıllık antrenörlük yaşamında da başarıdan başarıya koştu Erkan…
10 kez ulusal formayı kuşanması, dünya ordular arası futbol şampiyonluğunu kazanan takımın as oyuncusu olması, 18 yıllık futbolculuk döneminin yanı sıra 30 yılı da antrenörlük olması üzere toplam 48 yıllık futbol yaşamı ve işte futbol sahalarının “Baba” sporcusu…
***
Ve hayatın bir gerçeği olarak Erkan Velioğlu bir yıl önce bizleri hüzünler içinde bırakıp giderken “Ellerimizde yüreklerimiz vurulmuş kumrular gibi kaldık...”