Onlar bir gün öpmeye eğilince çocuklarını/ Dudaklarında duman ve yanık et kokusu/ Boğum boğum yıkamaz mı soluklarını-ŞÜKRÜ ERBAŞ

Sen insan bile değilsin. Gözü dönmüş bir katil, bir yaratıksın. Sen, yüreği insan ve yurt sevgisi ile çarpan, tüm yaşamını ulusal edebiyatın en güzel eserlerini incelemeye, araştırmaya, değerlendirmeye adamış, kırk yıllık dostum o değerli yazar Asım Bezirci‘yi yakmadın.

Sen,”Baza, baza! Çi hest-ü baza!“, “Gel, gel! Kim olursan ol gene gel! İster Kafir ol ister putperest gene gel! Bizim dergahımız umutsuzluk dergahı değildir!…” diyen kutbu Hazret-i Mevlana‘yı yaktın.

Sen nasıl Müslüman olabilirsin? Yaktığın, göz göre göre, sırıtarak ve alkışlayarak yaktığın o mazlum yiğit, dürüst arkadaşım, o büyük cura ustası, halk ozanı, Sivaslı Nesimi Çimen değildi.

Sen, bir toz tanesinde alemleri gören, yüce tanrının bir sureti iken senin gibi biri marifeti ile derisi yüzülerek aslına dönen Nesimi‘yi bir kez daha yaktın.

Sen nasıl Sivaslısın? Sen, “Kavaklar” şiirinin dizeleri, Sezen‘in sesiyle dalga dalga tüm Anadolu’ ya yayılan; yıllarını inanılmaz bir özveri güzelliği ile Anadolu kentlerinde öğrencilerine adayan, Türkçenin en iyi çağdaş ozanlarından Metin Altıok‘u vahşice yaktığını sanıyorsun.

Ey zavallı gafil hayvan, yaktığın Yunus‘tur.

“Bir kez gönül yıktın ise/ Bu kıldığın namaz değil/ Yetmiş iki millet dahi/ Elin yüzün yumaz değil…” diye yüzlerce yıl öncesinden seslenen Yunus Emre‘yi yaktın.

Yunus Emre’yi yakana Müslüman demek, İslam’a hakarettir. İslam’a asıl hakareti sen ettin.

Sen, Cumhuriyet Türkiye’ sinin genç şairlerini, Behçet Aysan’ı Orhan Kaynar‘ı, kız-erkek gencecik çocuklarımızı, geleceğimiz olan geçlerimizi, üstlerine benzin dökerek hunharca yakmakla kalmadın.

Kurtuluş Savaşımızın ilk kongrelerinin şanlı ve onurlu kenti Sivas’ı yaktın.

Ey soysuz! Sen nasıl Sivaslı olabilirsin?

Sen, uğursuz zebani ateşinle bizim koca bir geçmişimizi yakmaya kalkıştın.

Koca bir uygarlık olan geçmişimizi, barbar ve ilkel kavimlerin karanlık geçmişlerine benzetmek için. Atının ayağı surları geçerken tüm dinlere, ırklara, inançlara güvence veren Fatih Sultan Mehmet‘in anısını; Itri‘den şeyh Galib‘e, şeyh Hamdullah‘dan Koca Sinan‘a, Baki Efendi‘den Süleyman Çelebi‘ye sevdiğimiz, değer verdiğimiz, gözümüz gibi koruduğumuz sonsuz bir kültürü bir hayvan gibi hiçe sayarak, yaratıkların en eşrefi otuz yedi canı yakarak yok ettin. Ortaçağ engizisyon papazları gibi.

Sen Müslüman olabilir misin?

Sen benim çocukluğumu, ilk gençliğimi yakmaya kalktın. Serin bayram sabahlarımı; cami sebillerindeki barışçı güvercinleri, babalarımızın alçakgönüllü mezarlarındaki selvileri, inançlı, nur yüzlü analarımızın hiç eksilmeyen dualarını, bir küfür gibi fırlattığın ateşle yakmaya kalkıştın.

Ey benim çocukluk arkadaşım Sezai Karakoç, aynı gençlik yıllarının şairi İsmet Özel, bu yaratık Müslümansa, siz nesiniz?

Ey benim elli yıllık ömrümün sakin, alçakgönüllü yüzü yerde, inançlı Anadolu halkı, sesime bir yankı verin.

Deyin ki hep beraber: “Hayır! Müslüman bu değildir. O bir avuç gözü dönmüş katil bizden olamaz!“

Ey Sivas’lılar! Asıl siz yükseltin sesinizi. Anadolu’nun en eski töresi olan, ocağına misafir olana düşman bile olsa saygı gösterme geleneğini bir yana bırakıp, konuklarını kor ateşte yakan bu alçakların sizden olmadığını söyleyin.

Belki yanan yüreğimize bir merhem olur."

1993 - Onat Kutlar - Asım Bezirci’ye Saygı

xxx

29 yıl önce İstanbul’da PKK terörüne kurban giden Şair-Yazar Onat Kutlar’ın  Sivas Katliamı Üzerine Yazdığı Bir Mektuptur: “Sen Ne Müslümansın Ne de Sivaslı".Kor yüreklerimize tercümandır da Onat Usta.

Bu ülkede aydınlar, sanatçılar, Aleviler diri diri yakıldı. Birbirinden güzel insanlar yakıldı. On binler seyretti. Askeri, polisiyle! Katillerin avukatı Adalet Bakanı oldu, kırmızı plakasını çıkarıp katilleri cezaevinde ziyaret etti. Zaman aşımına uğradı Sivas-Madımak Davası. İnsanlığın yakıldığı, vicdanların ağladığı gündü 2Temmuz 1993.. O yangın; nefret ve cehaletin ateşi,  hep yüreğimizde büyüdü. Madımak hala yanıyor!

Öyle bir yaradır ki Madımak Katliamı, her 2 Temmuz’da yeniden kanar. Unutmayalım unutturmayalım ki, yeniden yaşanmasın. Unutmayalım, unutturmayalım; aydınlarını yakan ülke karanlığa mahkumdur. Gidenlere de “özür” değil “ömür” borçluyuz.

ÖLÜM DEĞİL, BARBARLARIN KATİLLERİN ADI KALLEŞ OLSUN…