“Dün gece. Saat: 21.45…Beşiktaş-Antalya maçını izlemek üzere tezgâhımı kurmuşum.
Hakem düdüğünü ağzına götürmüştü ki, kapı sertçe çaldı.
Yakalama tutanağıyla geldiler.
Haklarını teslim etmeliyim, polisler çok nazikti.
Evet, adım Nevzat Çelik’ti. Emniyete davet edildim.
Çağırsaydınız gelirdim, dedim…
İhtimal onlar da gecenin bir vakti göreve çağrılmış…
Gerekçe: 16 Ağustos’ta X’te yaptığım, “Canım #izmiryanıyor.
Gâvur İzmir değil, #TürkiyeYanıyor!” paylaşımım.
İfadem alındı…
Hiç mi görmeyelim, duymayalım, konuşmayalım?
Hiç mi eleştirmeyelim? Ne isteniyor?
Mahalle yanarken hep saçımızı mı tarayalım?
Peki, nasıl insan kalalım?

Sevgili arkadaşlar..
Benim ülkede yargılama yıldırım hızında işliyor!
Canlı tanığıyım, dumanı üstümde tütüyor.
Son durum şu:
Dün geceki gözaltından sonra bugün yeniden emniyet müdürlüğüne çağrıldım.
Savcılık, mahkeme derken…
“Canım İzmir yanıyor, Gavur İzmir değil. Türkiye yanıyor” paylaşımım “yalan” olarak görüldü.
Oysa benim ülkemde “yangına yangın” denir!
Sonuç itibariyle 24 saat içinde gül gibi bir yurt dışı çıkış yasağım oldu.
Beni yalnız bırakmayan arkadaşlarıma teşekkür ederim.
Bu arada, her zorda kaldıklarında destek verdiğim ve vereceğim etli butlu isimlerden, hesaplardan gık çıkmadığını da gördüm.
Üzülmedim dersem yalan olur!
Neyse, enseyi karatmayalım.
Özgürlük ve insanca yaşam için İtiraza Devam.”(19 Ağustos)
 
         
xxxx
“Ustalaştık biraz daha taşı kırmakta, dostu düşmandan ayırmakta...
Büyük Usta Nazım Hikmet’in bu dizeleri yazmasının üzerinden yüzyıla yakın bir süre geçti.
Su hâlâ bulanık, bulanmakta. Zor, çok daha zor günler, yıllar yaşanmakta.
Bir ülkede muhalif kimliğiyle de tanınan bir şair, ‘İzmir yanıyor, ülke yanıyor’ paylaşımı yaptığı için gecenin bir vakti gözaltına alınır ve yurt dışı çıkış yasağı konulursa, bu dünyanın her yerinde haber olur. Herkesin önüne düşer haber.
Liberal diye tanımlanan birçok tanınmış kişi duruma isyan ederken, objektif, muhalif gazetecilik yaptıklarını iddia eden kanallar masalarından haberi iterler. Muhalif partilerin, vekillerin, You Tube devrimcilerinin çıtları çıkmaz!
Destek almayı alışkanlık haline getirenler, belli ki destek vermeyi çoktan unutmuşlar!
Ne gelir elden, taşı kırmakta ustalaşmaktan ve dostu düşmandan ayırmaktan başka!
Vazgeçmek yok. İtiraza devam...”(24 Ağustos)
xxxx
"beni burada arama anne/ kapıda adımı sorma/ saçlarına yıldız düşmüş/ koparma anne ağlama" diye başlar ünlü "Şafak Türküsü"...
Beynimize, yüreğimize kazınmıştır adeta. Milyonlara ulaşmıştır.
"1984 Akademi Kitapevi Şiir Birincilik Ödülü''nü kazanmıştır.
İlk baskısı da sansürlüdür kitabın.
Edebiyat dünyamızda bomba etkisi yaratmış, satış rekorları kırmıştır "Şafak Türküsü"...
12 Eylül'de idamla yargılanan, 32 gün açlık grevi yapan şair Nevzat Çelik yazmıştır 280 dizeli bu şiiri.
Metris'te başlamış, Sağmalcılar 'da bitirmiştir.
7 yıl sürmüştür hapisliği de ozanın...
1986'da Ahmet Kaya da besteleyip adeta marş haline getirmiştir "Şafak Türküsü"nü...
“Şafak Türküsü”, “Müebbet  Türküsü”, “Suda Seken Hayat”, “Yağmur Yağmasaydı” ve “Sevgili Yoldaş Kurbağalar” adlı şiir kitapları peş peşe yayımlanmıştır Çelik’in.

xxxx
Yazının girişinde Şair Nevzat Çelik’in -orman yangınlarına sosyal medyadan tepkisini dile getirince- başına gelenleri okudunuz.
Klavyenin başındayken gözüm açık televizyona gitti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Malazgirt Zaferi’nin 953’ncü yıl dönümü etkinliklerine katıldığı Bitlis’te konuşuyordu;
“Yasakların, baskıların, yokluk  ve yoksullukların olduğu o eski günler artık bir daha gelmemek üzere tamamen geride kalmıştır.”
Burası; “Kimsenin inancına, hayat tarzına, yaşayışına karışılmayan” Yeni Türkiye(!) 
Ne diyor Şairimiz de; “ Vazgeçmek yok, itiraza devam…”