“Bugün, 29 Ağustos 2024’te, eşim ve kızımın babası Dr. Tayfun Kahraman MS hastalığı nedeniyle rutin nöroloji kontrolüne giderken, kendisine eşlik eden kolluk güçleri, sabahtan itibaren 6 buçuk saat boyunca, kelepçesini bileklerindeki kan akışını durduracak ve fiziki zarar verecek şekilde niye sıktı? Talimatı kim verdi? Eşim, zarar gördüğünü söylediğinde inadına kelepçesini daha da sıkarak eziyet etmelerini ve bileklerinin yara içinde kalmasına yol açtıklarından haberiniz var mı? Yasa ve mevzuat gereği, doktor muayenesinde kolluk güçlerinin bulunması yasak olduğu halde, doktorun ve Tayfun Kahraman’ın hukuku hatırlatıp çıkmalarını istemelerine rağmen muayenehaneden çıkmamalarını talimat alarak mı yaptılar? Yasaları tanımayan bu kişiler, gücünü kimden alıyor? Bu şahıslar; haksız muamele ve eziyet karşısında tutanak tutulmasını isteyen eşimi tehdit etme cüretini nereden buluyorlar? Toplumun bütün kesimlerinden Tayfun’un masumiyetine ilişkin açıklamalar gelirken böyle bir muameleyi, kime ve ne mesaj olarak anlamalıyız? Özgürlüğümüzü elimizden aldınız, hukuku çiğnediniz. Ama haysiyetimize dokundurmayız!”

***
Bu ifadeler, Gezi tutuklusu Şehir Plancısı Öğretim Üyesi Tayfun Kahraman’ın eşi Dr. Meriç Demir Kahraman’ın sosyal medya paylaşımından. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ve İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’yı da etiketlemiş Meriç Demir Kahraman. CHP Genel Başkanı Özgür Özel de bir mesaj yayınlamış: “Tayfun Kahraman’a yapılan muamele, hukuki değildir, vicdani değildir, insani de değildir. CHP ailesi olarak bu muameleyi kendimize, hepimize yapılmış sayıyoruz. Derhal gerekli girişimlerde bulunacağız. Suçsuz yere ve hepimizin yerine cezaevinde yatan Tayfun’a bugünü yaşatanlar hesabını verecek.” 
Normalleşme mi, yumuşama mı?

***
28 aydır Tayfun Kahraman siyasi tutuklu olarak Silivri Cezaevi’nde hücrede. TİP Milletvekili Can Atalay, Çiğdem Mater, Mücella Yapıcı, Hakan Altınay, Mine Özerden gibi! Biricik yavrusu Vera’nın özlemiyle yanıp tutuşuyor. Uzun yıllardır bir sinir sistemi rahatsızlığı olan MS hastası. Ciddi bir tedavi ve gözetim altında tutulması gerekiyor. İyi de Tayfun Kahraman Gezi Parkı direnişinde hükümetle diyalog kuran ekipte değil miydi? Bunu iktidar da mahkemeler de bilmiyor mu? İktidar neden kendisi gibi düşünmeyenleri, karşıt düşünceli olanları, muhalif tavır alanları düşman gibi görüyor. Gezi’de milyonlar toplumsal baskıya, otoriterleşmeye itiraz için alanlarda değil miydi? O günlerde İstanbul Mimarlar Odası temsilcisi olarak yeşili, ağaçları korumaya çalışan, bu yüzden de “darbe girişimcisi olarak suçlanan” Tayfun Kahraman’a işkence talimatını kim ya da kimler veriyor? Bu zulüm niye? Kahraman’a ve ailesine yaşatılanlar unutulur mu? (Kelepçeli işkence için adli ve idari soruşturma başlatılmış bu arada)

***
Yazıyı sonlandırırken bir sokak röportajındaki ifadeleri yüzünden 17 gündür tutuklu olan Dilruba Kayserilioğlu’nun gece yarısı -elinde bir çöp torbasında eşyaları- tahliye edildiğini alt yazılarıyla duyuruyordu bazı TV kanalları. Alın size iki Türkiye Yüzyılı manzarası. 6.5 saat kelepçeli işkenceye tabi tutulan Kahraman ve iktidarı eleştiren sözleriyle hapsi boylayan Dilruba… Kimse konuşmasın, sussun, eleştirmesin, haksızlıklara karşı çıkılmasın isteniyor. Tüm bu yaşananlar hukuk sistemimize, yargımıza, demokrasimize büyük zarar veriyor. Ne demişti Kahraman’ın eşi Meriç Hanım: “Özgürlüğümüzü elimizden aldınız, hukuku çiğnediniz. Ama haysiyetimize dokundurmayız!”