Bir kenti en güzel yazın emekçileri, şairler, öykücüler anlatır. Kentin sokaklarını, insanlarını, özelliklerini, geleneklerini, renklerini, ruhlarını onlar iyi sezer, iyi kavrar.

Bu bağlamda salt İstanbul, İzmir, Ankara  gibi büyük kentlerin dışında zamanında daha çok taşra olarak bildiğimiz bir çok kentin dokusunda, anlatısında yazarların, şairlerin  emekleri unutulmaz.

Belki biraz özel olacak; ama anlatmadan geçmemem. Kentim Gaziantep’e gidersem Ömer Asım Aksoy, Mithat Enç, Ülkü Tamer, Orhan Barlas, Yaşar Özen, Fevzi Günenç gibi insanları anımsarım.

Peki ya Onat Kutlar?.. Onu unutmak, anmamak olası mı? Öyküleri dışında sinema yazılarıyla, denemeleriyle, gazete yazılarıyla  yazınımıza  unutulmaz ürünler bıraktı.

Onat Kutlar, geleneksel ve çağcıl yazının birleştiği yerde yenilikçi duruşun resmidir.

1950 Kuşağı öykücüleri Yusuf Atılgan, Kamuran Şipal, Bilge Karasu, Leyla Erbil, Orhan Duru, Adnan Özyalçıner, Demirtaş Ceyhun, Demir Özlü, Erdal Öz, Ferit Edgü arasında kendine özgü bir konumu, özelliği vardır.

Kutlar’ın 23 yaşındayken kaleme aldığı ‘İshak’ adlı öykü kitabı, büyük ses getirmiştir. Bu kitap ona 1960 yılında Türk Dil Kurumu’nca düzenlenen yarışmada birincilik ödülü kazandırmıştır.

İshak, dili, kurgusu, izlek bağlantıları, içerikleri, anlatım ve imgesel özellikleriyle farklı yankı yaratır yayımlandığı dönemde.

***

Işıklar içinde olsun şair ve öykü yazarı Fevzi Günenç de  ne çok anlatırdı Ülkü Tamer’i, Atılay Arsan’ı, Onat Kutlar’ı. Ülkü Tamer’le Onat Kutlar ne güzel anılar paylaşmışlardı bir zamanlar:

“Yazdığım şiirleri Onat’a (Onat Kutlar) okurdum hemen. Öykünmelerle, temelsiz, sıradan etkilerle dolu saçma sapan şeylerdi hepsi. Onat, her zamanki ciddiliğiyle dinler, ‘Mükemmel. Mısraların kuruluşu kusursuz,’ derdi. Başka bir şey demezdi. Günün birinde, yazdığımı bir daha okuttu. ‘Hah,’ dedi, ‘işte şimdi kendi sesini bulmaya başladın.’

O gün nasıl da keyiflenmiştim. Onat’ın görüşlerinin apayrı bir yeri vardı çünkü. Apayrı bir değeri vardı. Mantığın, düzeyliliğin simgesiydi.” (Yaşamak Hatırlamaktır, Ülkü Tamer, YKY)

***

     Onat Kutlar’ı elbette bugün köşemde anmamın bir nedeni var. Günümüz Türk öykücülüğünde özellikle 50 kuşağı içinde özel bir yeri, konumu olduğunu hemen belirtmeliyim. Sinematek’in kurucusu da olan Onat Kutlar, 29 yıl önce İstanbul’da hain bir saldırıda yaşamını yitirdi. Yaşasaydı bugün 87 yaşında olacaktı. Aradan bunca yıl geçmiş olmasına karşın, şiirleri, öyküleri, senaryoları, sineme yazılarıyla Onat Kutlar[r1]  unutulmadı.

***

Bu ay içinde yitirdiğimiz bir çok şairi, yaaarı da anmamak olası değil.  İlhan Tarus, Vehbi Cem Aşkun, Behçet Necatigil, Neyzen Tevfik, Cemal Süreya, SabahAttin Eyüboğlu, Mehmet Emin Yurdakul, Enver Naci Gökşen, Muzaffer Hacıhasanoğlu, Nahit Sırrı Örik, Kemal Bilbaşar, Oktay Arayıcı, Ziya Osman Saba… gibi daha nice yazın emekçisini de anmamak ne mümkün.

Doğumu ve ölümü Ocak ayına denk gelen seçkin, saygın şairi, yazarı, sinema eylemcisi bu güzel insanı anarken, onun PERALI BİR AŞK İÇİN DİVAN adlı kitabında yer alan şiirinden bir kesiti paylaşarak bitirmek isterim yazımı:

Merhaba güzelim, bak nasıl doldurdu / -Dur önce şu sigaramı yakayım-
Kırmızı bir güneş bardağımızı / Dışarda kararan rum kilisesinin
Gürültüyü yapraklara çeviren / Çan sesleriyle yüklü ve karmakarışık
Saatlerden geçiyoruz umut, ayrılık / Günleri. Yüzünün gülü kapalı
Acı eylül geçiyor köklerimizden / -Sanırım değişen bir şey olmalı”