Oğlum Sarp’ın otizmli olduğu gerçeğini yakınlarım biliyordu. Ama otizmin fark edilmesi için yaptığım paylaşımın bu derece ses getireceğini tahmin etmemiştim. Uzak şehirlerden aramalar, üç bine yakın paylaşım, samimi öneriler... Olağanüstü bir ilgi oldu. Bu sinerji bana umut verdi.
Sanal dünyada böylesi hararetli bir ortam yaşanırken ben Sarp’la rutin dağ bayır gezisi yapıyordum. Neşeyle dolaştık. Tam eve girerken Sarp anlam veremediğim bir şekilde ağlamaya başladı. Ben de söylendim. Annesi de bana söylendi. Derken herkes birbirine küstü.
Eğer ailenizde otizmli bir birey varsa aksiyon hiç eksik olmaz.
Otizm büyük bir mücadele gerektiriyor. Bizde baş savaşçı sevgili eşim Deniz. Ben elimden geldiğince ona yardım ediyorum.
Aslına bakarsanız otizm, otizmli bireyin kendisinden daha çok ailesi ve yakınları için büyük sorun. Onlar kendi doğal hayatını yaşıyor. Mesela Sarp... Markete giriyor ve alacağını alıp çıkmak istiyor. Paranın ödenmesini isteyen kasiyere öyle bir tavrı var ki; “Ben lütfedip sizden alışveriş yaptım. Utanmadan para mı istiyorsun?” havasında...
Bu örnekleri artırdığınızda ailenin otizmli bireyi hiç yalnız bırakmaması gerekiyor. Bu durumun nasıl ağır bir sorumluluk olduğunu tahmin etmişsinizdir. Sarp’ın durumu ve mesleğim nedeniyle otizmli çocukları olan ailelerle uzun uzun görüşmeler yaptım. Olağanüstü hikayeler var. Bunları bir kitapta topladım. Baskısı için uğraşıyorum. Umarım yakın bir zamanda kitapçıların raflarında görebilirsiniz.
Otizmli çocuğu olan ailelerde gördüğüm ortak özellik; muzaffer komutan mağrurluğu oldu. En kıymetlilerinin hayata katılmaları için verdikleri mücadele onların hayatlarını daha anlamlı hale getirmiş. Bu nedenle günlük sorunlara gülüp geçiyorlar.
Sarp’ın eğitim gördüğü Anadolu Otizm Vakfı’nın çok beğendiğim bir sloganı var; “El ele vereceğiz otizmi yeneceğiz…”
El ele verirsek… Neden olmasın?