Yarın 14 Şubat; hem Dünya Öykü Günü hem de Sevgililer Günü. İkisinin de kaynağında sevgi olan günler.
Aslında her günü sevgiyle, barışçıl duygularla, umutla, aydınlanmayla, erdemle, aşkla donatsak, yaşasak, yaşatsak… Ne iyi olur değil mi? Dünya daha özenli, özlemli, şiirli, öykülü dönmez mi?
***
Geçtiğimiz 8 Şubat 2025 günü Atila Er’in iki kitabı üzerine söyleşi ve imza etkinliği vardı. Şiiri üzerine şair- yazar-yayıncı Önder Birol konuştu.
Öyküleri üzerine de Şey Kitap Yayınları Editörü Özlem Avcı Erakman, iyi çalışılmış bir metni paylaştı izleyenlerle.
“Öykü dilinin olmazsa olmazı insandır; çünkü öykünün temelinde insan deneyimleri, duyguları, düşünceleri, düşleri vardır. Öykü yazmak, bir yerde insanın varoluşunu anlamlandırma çabasıdır.” diyordu Özlem Erakman.
Bu sözlere katılmamak olası değil. Yerim dar; bu konuşmanın büyük bölümünü paylaşma olanağım yok. Bir dergide karşımıza çıkarsa şaşırmam.
Evet öykü bir düşü kurarak, bu düşün gerçekleşmesine çalışarak yapılanır, yaşamımıza dokunur. Evde, sokakta, aile içinde, çevrede, doğada; insanın, canlının olduğu her yerde öykü vardır.
***
Dünya Öykü Günü bir çok kentimizde anılar, anlatılar, söyleşiler, izlencelerle kutlanacak.
İzmir’de de bir çok yerde kutlanacağını biliyorum. Bunlardan biri de her zaman olduğu gibi, Aydın Şimşek’in yapılandırdığı Kanguru Kültür Merkezi’nde.
O gün Hülya Soyşekerci’nin 2025 Dünya Öykü Günü için hazırladığı bildiri de okunacak. “Öykü, Yaşam ve İnsan” (yazıma başlık yaptım) başlıklı bildirisinden bir kesiti dostlarımla paylaşmak isterim:
“Öykü, adının kaynağını, öykünmek eyleminden alır. Kim kime öykünür? Yazar, Tanrı’ya öykünür öykülerde. Yazarken, tanrısallığın yaratıcılığını, kendi zihninde yarattığı kişilere, kurguladığı olaylara söz geçirmenin, onlara egemen olmanın büyülü yaşantılarını yüreğinin içinde duyumsar. Aslında, insanın yazgısına karşı koymasının, direnmesinin ve yeni bir dünya kurmasının bir başka anlatımıdır öyküler.”
(…)
“Bir anlık kısa izlenimler, görüntüler, düşler, çağrışımlar, imgeler, öykünün kısacık zaman kesitini doldurur. Bir anda parlayan bir ışık gibi yaşamı ve öyküyü aydınlatır. Bu kesitte yoğunluğu ve damıtılmışlığı içinde yaşam yer alır.”
(…)
“Her öykü, okura bir atmosfer sunar. Bu atmosferde öykü kişileri soluk alır ve hareket ederler. Okur da bu sanatsal donanımla yeni bir pencereden bakar yaşama. Öykünün sunduğu dünya içindeki kişileri yorumlamaya çalışırken kendi yaşamını da anlamlandırmaya ve bütünselleştirmeye çalışır.”
TYS adına Dünya Öykü Günü bildirisini de Mehmet Zaman Saçlıoğlu kaleme almış.
“Sanattan, bilimden uzak duranlara bakın, aslında kendi öykülerini görmekten kaçarlar. Çünkü öykü bir aynadır. Ayna anlatmaya başlayınca gizlerimiz ortaya çıkar. Vicdanımızı, aklımızı, yaptıklarımızı kendi yazdığımız ve başkalarının bizi yazdığı öykülerde görürüz. Kendimizi öykülerken dünyayla birleşir, dünyayı öykülerken kendimizi buluruz.”
***
Nicedir dokunamadığım iki öykü kitabına da merhaba demek istiyorum.
Neriman Ağaoğlu’nun Şey Kitap’tan çıkan, 10 öyküsünün yer aldığı EFLATUN ZAMANLAR, kurgusu ile izleksel özellikler taşıyor. Öyküden öyküye geçerken araya konmuş mektuplar, sanki öykü tadında.
***
Günsu Özkarar’la geçen yıl Bornova kitap Günleri’nde karşılaşmıştık. Bana KÜFLÜ VİRGÜL (İkinci Adam Y.) kitabını imzalamıştı.
Özkarar, müzik eğitimi almış. Keman ve viyola dersleri vererek, basında kültür yazıları yazmayı sürdürüyormuş.
KÜFLÜ VİRGÜL yazarın ilk öykü kitabı. Daha sonra bir tiyatro oyunu ve romanı da yayımlanmış.