CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen “casusluk soruşturması” kapsamında bugün Çağlayan Adliyesi’nde ifade veriyor.

İmamoğlu ile birlikte, danışmanı Necati Özkan da aynı soruşturma kapsamında ifade verecek. Adliye önünde toplanan binlerce yurttaş, sabah saatlerinden itibaren İmamoğlu’na destek sloganları attı.

CHP yönetimi, milletvekilleri ve partililer, Çağlayan Meydanı’nda İmamoğlu’na destek için hazır bulundu.

“Casus dediler, yazıklar olsun”

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, saat 11.00 itibarıyla adliye önünde kurulan kürsüye çıkarak yurttaşlara hitap etti. Sözlerine, “Buraya gelen herkese selam olsun, bu mücadele demokrasi mücadelesidir” diyerek başlayan Özel, hükümeti sert sözlerle eleştirdi.

“Geçen sene 2 Ekim günü Çağlayan Adliyesi’ne Ak Toroslar çetesini yolladılar, o günden bugüne huzurumuz kalmadı. 19 Mart sabahı Ekrem Başkan’ı gözaltına aldıklarında hepimiz bir darbeye tanıklık ettik. Hırsız dediler olmadı, yolsuz dediler olmadı, teröre destek dediler olmadı. Şimdi son çare casus dediler, yazıklar olsun.”

Bakan Yerlikaya tepki gösterdi: Bunu yapana 200 bin TL ceza geliyor!
Bakan Yerlikaya tepki gösterdi: Bunu yapana 200 bin TL ceza geliyor!
İçeriği Görüntüle

Kalabalığın “Ekrem Başkan onurumuzdur!” sloganları attığı anlarda Özel, sözlerine şöyle devam etti:

“Bu meydandakiler tarih yazdı. Ekrem İmamoğlu dört kez üst üste Recep Tayyip Erdoğan’ı yendi. Bugün Ekrem İmamoğlu cumhurbaşkanlığına yürüyorsa, bu yürüyüş Saraçhane’den başlamıştır.”

“Casusluk demek bir itiraftır”

Özel, İmamoğlu’na yönelik suçlamaların siyasi olduğunu vurguladı ve “Casusluk iddiası bir itiraftır” diyerek şunları söyledi:

“Yolsuzluk dediler geri tepti, terör dediler geri tepti. Şimdi de casusluk diyorlar. Bu bir itiraftır. Başsavcı diyor ki ‘çaresizim.’ Çünkü Ekrem İmamoğlu’nun halk nezdinde güvenini, sevgisini kıramıyorlar.”

Özel'in konuşmasının devamından öne çıkan satır başları şu şekilde:

"Saraçhane'ye gidenler tarih yazdı"

" Bugün günlerden pazar. Bugün bu adliyede çalışanlar, burada güvenlik almak için görev yapan polisler, bu otobüsün üstündekiler, önündekiler, şu anda buraya gelmek için otobanlarda en yakın otobanda inip hayatını tehlikeye atıp bariyerlerden atlayıp dört engel aşıp buraya gelenler, normalde sakin, huzurlu ama birileri bu huzuru 31 Mart'ta uğradıkları büyük hezimetten sonra Türkiye'ye çok gördüler. 19 Mart tarihinde bir darbeye giriştiler. İşte bugün bir pazar günü onlar yolları kapamışken, otobüsleri engellemişken, köprüleri kaldırmışken, vapurları bağlamışken burada tarih yazanlara helal olsun.

Cemal Süreya'ya soruyorlar hayat hikayeni anlat diye. Diyor ki 6 yaşında annem öldü, 7 yaşında okuma yazma öğrendim, 11 yaşında Dostoyevski'yi okudum. O gün bugündür huzurum yoktur. Bu meydandakiler de 31 Mart'ta 47 yıl sonra partisini birinci parti yaptılar. Ekrem İmamoğlu dört sefer üst üste Recep Tayyip Erdoğan'ı yendi. Bunu hazmedemediler. Bunu hazmedemediler. Geçen sene 2 Ekim günü Çağlayan Adliyesi'ne Ak Toroslar çetesini yolladılar. O gün bugün huzurumuz yoktur. Huzura ermek için, huzura ermek için evde tek başına oturmak, tasalanmak, kaygılanmak maalesef çare değil. Huzura ermenin bir yolu var, onu da bu meydan biliyor. Bir araya gelmek, çağrıldığın yere gelmek, birlikte olmak, birlikte direnmek.

Değerli yol arkadaşlarım, değerli İstanbullular; 19 Mart'ta Ekrem başkanımızı sabahın erken saatlerinde evinden gözaltına aldıklarında hepimiz darbeyi görmüştük. Darbenin hedefinin Saraçhane'deki İstanbul Büyükşehir Belediye binası olduğunu biliyorduk. Bir çağrı yaptık, oraya gittik ve orada 7 gün boyunca, 7 gün 7 gece tüm engellemelere rağmen İstanbul'da önce 5 gün, sonra 10 gün eylem yasağı kararına rağmen Saraçhane'ye gidenler bir tarih yazdılar. Bugün İstanbul Büyükşehir'de kayyum yoksa, bugün İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ni İstanbulluların seçtiği Belediye Meclisi'nin içinden bir vekil yönetiyorsa ve gelecekteki kurulacak sandık için bugün Ekrem İmamoğlu açık farkla önde ve cumhurbaşkanlığına yürüyorsa bu Saraçhane'nin sayesindedir.

İşte o 19 Mart darbesini planlayanların, yapanların hesabı, kitabı önce Saraçhane'de, sonra Maltepe'de, sonra her hafta sonu bir şehirde, her çarşamba İstanbul'un bir ilçesinde sizin ortaya koyduğunuz bu büyük mücadeleyle ters tepti. Peki bizim bugün burada ne işimiz var? Bakın bizim burada olmamız Ekrem başkana atılan yeni bir iftira yüzünden. Ancak bu iftiraya, bu iftiraya, bu yalana ne gerek var? Şuradan gerek duyuyorlar. Hırsız dediler, olmadı; yolsuz dediler, olmadı; teröre destek dediler, olmadı; şimdi son çare casus demeye kalktılar. Yazıklar olsun. Ama Ekrem başkanı kendi davasına, kendini savunmaya götürmeyenler, buna izin vermeyenler bir pazar günü saat 11.00'de onu Çağlayan Adliyesi'ne getirip ona sorular soracaklarmış. Şimdi şunu çok açıkça görelim. Bugün Ekrem başkana yeni sorular sormak soru değil, savcılığın, başsavcılığın kendi itirafıdır. Onun itirafı. Diplomaya saldırdım geri tepti, yolsuzluk dedim geri tepti, terör dedim geri tepti, çaresizim, çaresizim, çaresizim diyor başsavcı.

"Engelleri tanımadınız"

Ve bugün, ve bugün burada biz Ekrem başkanın bir pazar günü ıssızlığında adliyenin pazar günü olan diğer olabilecek her şeyini de durdurup bu koca binayı Ekrem başkana ve arkadaşlarına son iftira için rezerve edenlere karşı Çağlayan'da olacağım dedim. Ve sizleri arkadaşlarımla birlikte Çağlayan Adliyesi'nin önüne davet ettim. Vakit kaybetmeden İstanbul Valiliği hem Şişli'de hem Kağıthane'de ve etraftaki bütün ilçelerde eylem yasağı var dedi. Çıkamazsınız, toplanamazsınız, gelemezsiniz dedi. Ve büyük bir algı yönetimiyle buraya ulaşılamayacağını, buraya bir Allah'ın kulunun sokulamayacağını, girilemeyeceğini söylediler. İşte siz, işte siz yüreğinizdeki mücadele azmiyle, Ekrem başkana yoldaşlığınızla, demokratlığınızla bu engelleri tanımadınız, buradasınız.

Şimdi buradan, İstanbul'a sesleniyoruz. İstanbul'a sesleniyoruz. Bakın bu meydana, bu meydan korkmayanların, yılmayanların, evde tek başına oturmayanların, korkuyu evde bırakanların meydanıdır. Korkuyu evde bırakanların.

"Kalkın mücadele için Çağlayan'a akın"

Zordur ama zordur, güçtür ama imkansız değildir. Bu meydan İstanbul'u çağırıyor. Kalkın ve mücadele için Çağlayan'a akın. Sizi bekliyoruz. Sizi bekliyoruz. İstanbul buraya! İstanbul buraya! İstanbul buraya! İstanbul buraya! İstanbul buraya! İstanbul buraya! İstanbul buraya!

Bu meydan İstanbul'da tanıdığı herkesi arasın, mesaj atsın. Buraya nasıl ulaştığını anlatsın. İçeride bu sorgu sürdükçe, içeride bu zulüm sürdükçe, içeride bu baskı sürdükçe biz de demokratik bir şekilde kimseye zarar vermeden ama haysiyetimizi de ezdirmeden mücadele edeceğiz. İstanbul'u buraya bekliyoruz.

Gönlü burada olanlara sesleniyorum. Susmamak lazım diyenlere, mücadele etmek lazım diyenlere, ezilenlere, geçinemeyenlere, barınamayanlara sesleniyorum. Burada direniyoruz. Buraya gelin, bizimle birlikte olun.

Ve değerli, değerli İstanbullular; bugün, bugün bambaşka bir sürecin, bambaşka bir evresindeyiz. Aslında bakarsanız sesimizi duyuran, meydanları gören, bu otobüsü çarşamba akşamları canlı yayınlayan üç kanalımız var. Üç kanalımız. Bunlardan birine, Tele1'e bu mevzuyla ilişkilendirerek Sayın Merdan Yanardağ'ı, hem de kanal kendinin değil oğlununken hem de yalan, iftira ama velev ki dediği mevzu olsa el koyma işlemi için mevzuyla alakalı olmak varken kameraları, kayıt cihazlarını, canlı yayın araçlarına el koyup o kanaldan, o kanaldan normal yayına engel olup belgesel yayınlattıranları, o kanala RTÜK eliyle Yeni Şafak yazarını kayyum diye atayanlara yazıklar olsun.

"Özgür basın susturulamaz"

Ey Tayyip Erdoğan! Verdiğin talimatla çetenin reisi ne yapıyor? Muhalif kanalları sindirmek için kumpasa getiriyor. Bir şekilde Tele1 kanalına el koymaya kalkıyor. İlk geceden itibaren il başkanımız, genel başkan yardımcılarımız, milletvekillerimiz iki gündür Tele1'de dayanışma gösteriyorlar. Sizler de gösteriyorsunuz. Bu mücadeleyi bırakmayacağız. Merdan Yanardağ'ı, Tele1 emekçilerini yalnız bırakmayacağız. Özgür basın susturulamaz. Onlara sonuna kadar sahip çıkacağız.

Şimdi işin en kritik noktasını ifade edeyim. Bugün içeride, bugün içeride Ekrem başkana diğer attıkları iftiralar milletin vicdanından geri döndüğü için, ortalama vatandaşın aklına yatmadığı için, hele hele geçmişte Tayyip Erdoğan bu görevlerdeyken tutuksuz yargılanıyorken, bir gün gözaltına alınmamış, bir gün tutuklanmamış, ceza alsa bile polis gelmemiş, telefonla davet edilmişken, şimdi daha hakkında iddianame bile yazılmayan, yazılamayan Ekrem başkan ve arkadaşlarımızı yakında mahkeme karşısına çıkarmak zorundalar.

Sayın Bahçeli söylüyor, iddianame lazım. Aklı başında AK Parti'nin geçmiş yöneticileri söylüyor, iddianame lazım. Aylardır biz söylüyoruz, iddianame lazım ama iddianameye somut kanıt lazım. Geçtiğimiz günlerde 500 sayfa bir iddianame saatler içinde çöp oldu.

"İtirafçı olmuş"

Bugün biraz önce yukarıda öğrendik ki, hani Necati Özkan'la birlikte bilgileri sızdırdı deyip de, "Necati Özkan'ın 2019 seçiminden sonra bir kez gördüm. Sosyal medya analizi satmaya geldi. Sosyal medya analizi satmaya geldi ve almadık gitti. Bir daha görmedim" dediği kişi, Ekrem Başkan'la ilişkilendirmeye çalıştıkları kişi biraz önce itirafçı olmuş, "İngiliz ajanıyım ben" demiş. İngiliz ajanıyım.

Vallahi İngiliz istihbaratıyla Suriye'de çalışan, Suriye rejimi için plan yapan, İngiliz istihbaratının çizdiği plana göre Suriye'de olan bitenden haberim vardı deyip de hava yapan değilim. İngiliz istihbaratıyla çalışmaya biz değil, AK Partililer alışıktır, AK Partililer.

Ve itirafçı olan kişi, buradan açıklıyorum, Hüseyin Gün. Temmuz'da tutuklanmış. Silivri'de dururken alınmış, Ankara Sincan'a götürülmüş. Aylarca Ankara'da tutulmuş. Kendisinden birçok görüşmeler yapılmış. Sonra dönmüş gelmiş, burada sorgulanmış, daha ilk gün itirafçı olacakmış."

Kaynak: Ajanslar