“Allı turnam ne gezersin havada” diye başlıyordu büyük ozan Neşet Ertaş’ın türküsü. Benim niyetim de birazcık havalarda gezinmek bugün. O kadar sorun varken başımızda, gene sanattan söz açacağım çünkü... Tabi, allı turnadan yola çıkarak... Hangi allı turna derseniz, Çiğli’nin allı turnası, yani flamingolardan söz ediyorum.
Geçen akşam bir belgesel izledim. Çiğli Belediyesi’nin yaptırdığı “Pembe Misafirler” belgeseli. Çiğli sınırları içindeki Gediz deltasının ev sahipliği yaptığı bu zarif kuşların benim için özel bir anlamı var. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin geçen yıl başlattığı, bu yıl Haziran ayında ikincisini gerçekleştireceğimiz ‘İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali’nin simgesi olarak seçmiştik flamingoyu. Sanırım, İzmir’e yakışan bir simge oldu asaleti ve zarafeti ile… Her neyse, biz filmimize dönelim. “Pembe Misafirler” belgeselinin çekildiği Gediz deltası dünya flamingo nüfusunun %10’unu barındırıyormuş. Flamingoların yanı sıra 10.000’e yakın kuş cinsi daha yaşıyormuş bu bölgede. Hepsinin bu bölgeyi seçmesi rastlantı değil elbette, delta az bulunur bir ‘mozaik habitat’a sahipmiş.
Flamingolara ilişkin bilmediğim birçok şey öğrendim belgeseli izlerken; bu narin bacaklı kuşların her yıl ayrı bir eş bulduğunu ve yumurtaların üzerinde eşiyle birlikte nöbetleşe yattıklarını, kuluçkaya yatmayanın yemek aramaya çıktığını, her yıl 19.000 çiftin kuluçkaya yattığını, saatte 60 km hızla uçabildiklerini, düzenli bir göç yolları olmadığını, iklim koşullarına göre her yıl farklı bir noktaya gidebildiklerini, yani rutini sevmeyen özgür kuşlar olduklarını…
Bu güzelim kuşları daha ne kadar misafir edebileceğiz acaba? Çünkü, Gediz’in ve deltanın ekosistemi her geçen gün biraz daha kirleniyor, yaşanmaz hale geliyor. Sanayi atıklarının nehre bırakılması insanlar ve tüm canlıların yaşamının hiçe sayılması değil de nedir? İnsan haklarına ilişkin duyarlığını bildiğimiz Çiğli Belediye Başkanı Utku Gümrükçü, belgeselde günümüz insanının tüketim çılgınlığına değinerek, “Kapitalizm dünyanın kaynaklarını tüketiyor” diyor. Büyükşehir Belediye Başkanımız Tunç Soyer’in tarım politikalarında uygulanan yanlışları eleştirirken dediği gibi “Aklımızı başımıza toplamak mecburiyetindeyiz”.
Doğanın güzelliklerini sergilerken, doğaya yaptığımız saygısızlığın altını çizen belgeseli yaptırdığı için Başkan Gümrükçü’yü kutlamak isterim. Bir taşla iki kuş vurmuyor, iki kuşun güzelliğini vurguluyor, doğanın ve sanatın güzelliğini…İnsanımızı sulak alanlarımızın yaşatılması için sorumluluğa davet eden bu belgesele destek veren Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi ile Tarım ve Orman Bakanlığı, Milli Parklar Genel Müdürlüğü’ne, belgeselin yapımcısı Ahmet Utku Soylu ile yönetmenler Pelin Turgut ve Murad Mammudov’a, onların bu görevi üstlenmesini sağlayan Çiğli Belediyesi’nin çalışkan Kültür Müdürü Nail Çetin ve Utku Başkanın Danışmanı Taylan Özgür Üstün’eteşekkür boynumuzun borcu.
Ocak başındaki yazımda yerel yönetimler içinde, sanata verdikleri değerle öne çıkan birkaç belediyeden biri olarak belirtmiştim Çiğli’yi. “Pembe Misafirler” ile bu övgümün nedensiz olmadığını kanıtlamış oldular. Yaklaşık bir ay sonra tekrar inceledim, İzmir’in 30 ilçe belediyesinin web sitelerini. Büyük çoğunluğu, milli günler ve birkaç anma ile kültür-sanat alanındaki sorumluluklarını yerine getirdiklerini düşünüyor olmalılar. 3’ü 4’ü dışında çoğu ilçenin Kültür Merkezleri var. Bakın bakalım, ne var içlerinde! Farklı sanat dallarında etkinlikler düzenleyen Konak (Eflatun Nuri Karikatür Yarışması, Sefarad Kültür Festivali, Dana Bayramı, v.b) ve Karşıyaka (KODA konserleri, edebiyat ödülleri), Çiğli gibi bu alanda çaba gösteren bir kaç belediye arasında… Şehir Tiyatrosu ve Lozan Mübadilleri Vakfı işbirliği ile gerçekleştirdiği konserle Bornova, Münir Özkul Tiyatro Günleri’ ile Gaziemir ve ‘Bando Festivali’ ile Seferihisar’ı da ekleyebiliriz bu listeye, en azından ‘özgün’ bir şeyler yapma endişesi görülüyor.
Peki, sahip oldukları tarihsel-kültürel miras ve turistik cazibe merkezi olma özellikleriyle tam bir ‘festival kenti’ olma şansına sahip ilçelerimiz, bu şanslarını değerlendirebiliyorlar mı? Bergama, Uluslararası Tiyatro Festivali’ne, Fotoğraf Buluşmasına, hele hele ülkemizin ilk festivali Bergama Kermesi’ne gereken ilgiyi gösteriyor mu acaba? Efes-Selçuk, Efest Kültür Sanat ve Yaşam Festivali’nin önüne 52 sayısını koyarken, bu festivale ilçenin hak ettiği bir içerik kazandırmayı düşünmez mi? Bir yaz festivali kenti olarak her türlü imkana sahip Çeşme, popülist işlerden başını kaldırıp, ilçeye özgü, kendi kimliği olan bir ‘Çeşme Festivali’ yapamaz mı? Elbette, 30 ilçeye sanatetkinlikleri götürmek için çaba gösteren bir Büyükşehir ve yıl boyunca sayısız etkinlik gerçekleştiren bir Kültür Sanat Dairesi var… da, taşıma suyla değirmen döner mi?