Leonardo, Mikelanjelo, Rafael ve Donatello… Bu isimleri okuduğunuzda, aklınıza ilk olarak ne geldi ya da kim, kimler?
Eğer, fantastik-bilimkurgu tarzında uzun metraj bir sinema filmi -ki; “Ninja Kaplumbağalar” diyorsanız, yanılmamışsınız derim ve hemen eklerim; siz, büyük olasılıkla yeni kuşak bir dünyalısınız. Söz konusu filmde, insanoğlu gibi hareket edip, konuşabilen ve hatta özel yeteneklere sahip olan dört kaplumbağaya, kendileri gibi evrim geçirmiş bir farenin taktığı isimler aslında bunlar.
Ve elbet ki, filme göre, tarihsel bilgisi de olan bu fare, evlatları yerine koyduğu sırtlarında kabuk taşıyan bu dört yeşile,
Rönesans Döneminin en önemli ve belki de ilk dördüne girebilecek, ressam, heykeltıraş, mimar, şair, yazar ve daha birçok sanatsal yetenekleri üzerlerinde barındıran dört ünlünün isimlerini yakıştırmış.
Samimi olmam gerekirse, “Ninja Kaplumbağalar” adlı, farklı yıllarda tekrar çekimleri bulunan bu sinema filmini zevk ve heyecanla izlemişimdir ve yenisi çekilirse, yine izlerim.
Ancak, filmin ana karakterlerine isim babası olan dörtlü var ya; Leonardo, Mikelanjelo, Rafael ve Donatello. Hah işte, bu isimlerin yaşadığı dönem yani Rönesans Dönemi, Avrupa ve hatta dünya için inanılmaz önemli… Özellikle de, tüm yaşama kilisenin hâkim olduğu, halkın açlık ve sefalet içerisinde boğulduğu, ilimin-bilimin yok sayıldığı, öyle ki incilden başka her şeyin okunmasının yasak olduğu, şifacıların cadı diye yakıldığı, ortaçağ Avrupa’sının tam anlamıyla yıkılarak ortaçağ karanlığının geride kalmasına yol açan bir dönem Rönesans…
İtalya’da başlayıp, tüm Avrupa’ya yayılan, aydınlanma dönemi de denebilecek ve tarih kitaplarında “yeniden doğuş” olarak nitelenen bu dönem, 15. yüzyılın ikinci yarısından sonra başlar ve matbaanın yaygınlaştırılması başta olmak üzere, birçok yenilik hayatın tamamına egemen olur. Ve elbet ki kültür ve sanat başta olmak üzere…
Bazı tarihçiler, İstanbul’un fethi ile yıkılan Doğu Roma İmparatorluğundaki (Bizans) birçok bilim adamı ve sanatçının Avrupa’ya gidebilmelerine olanak tanıyan Fatih Sultan Mehmet’in, Rönesans’ın başlangıcında etkisi olduğundan bahseder.
Avrupa’yı veya belli başlı yerlerini gezip gördüyseniz, Rönesans Döneminin, üzerinden beş yüz yıl geçmesine rağmen etkilerinin hala devam ettiğini, yaşamsal birçok alanda insanlara, kültür, sanat, edebiyat, ilim, bilim gibi çok önemli değerler kattığını görebilirsiniz. İnsan gibi bir yaşam sürebilmenin yolunun, aydınlanmadan geçtiğini keşfetmiş olduklarına şahitlik etmiş olursunuz Avrupalıların, hem de beş yüz yıl öncesinden!
“İyi de bize ne bundan? Avrupa’dan? Rönesans’tan?” demeyesiniz sakın!
Ülkemizde de Rönesans Dönemi yaşanıyor; devletimizin yol, köprü ve bilumum yapım işlerini yapan ve kendilerine Rönesans
Devri yaşatanlar var bizde de… Üstelik kazançlarının vergilerini de, kazanç sağladıkları ülkemize vermek yerine bilmem nerenin adalarına, bilmem ne bankalarına kaçırıyorlarmış. Kendilerine Rönesans adını yakıştırmışlar ama bence Ortaçağ Karanlığı deseler, inanın daha çok yakışacak!
Devletin yapım işleri deyince; haber portallarına düşen, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum ile Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın "Cami Planlama ve Tasarımı Kılavuzu" tanıtım toplantısından bahsetmeden geçmeyeyim; İddia o ki; Murat Kurum, her mahalleye, yürüme mesafesinde camii yaptıracaklarından ve hatta şehir mimarisinin buna ihtiyacı olduğundan falan bahsetmiş. Kendilerine Rönesans’ı yaşatanlara yeni iş alanları açacaklar anlaşılan! Yeni inşaatlar, yeni yollar, yeni planlar…
Ben yaklaşık kırk yıldır İzmir’de ikamet ediyorum; hani gavur dedikleri İzmir var ya, işte orada!
Ve benim ikamet ettiğim eve, on dakikalık yürüme mesafesinde tam dört cami var. Bisiklet ile üç, araba ile bir dakika sürüyor kapılarına varmak! İsteyen gelsin, yürüyelim; hem de sadece Cuma namazlarında hareketliler! Diğer vakit namazlarında üç beş kişi ve din görevlisi, o kadar!
Ama bırakın on dakika yürüme mesafesini; yarım saatlik mesafede yüzme havuzu yok! Kütüphane yok! Atletizm pisti yok!
Jimnastik salonu yok! Bisiklet parkuru yok! Ücretsiz olacak, spor yapılabilecek devletime ait salon yok, salon! Amatör futbol sahası yok! Basketbol, voleybol, hentbol sporlarının yapılabildiği semt sahaları yok! Lise yok yürüme mesafesinde lise!
Dipnot; “Karanlıktan korkan bir çocuğu kolaylıkla affedebiliriz. Hayattaki gerçek trajedi, yetişkinlerin aydınlıktan korkmasıdır.”
Eflatun.