Akla komik insanlar gelir ama,
Hükümranların en yakınında bulunan soytarılar,
Tarihte çok defa önemli roller oynamışlardır.
***
Sarayda soytarı bulundurma geleneği,
Mısır'da beşinci hanedena kadar gider.
İslam tarihinde ise Abbasilerle başlar.
Osmanlı'da da Yıldırım Bayezid,
Sarayda kadrolu soytarı bulunduran ilk padişahtır...
***
Günlerden bir gün,
Padişahlardan birinin canı patlıcan oturtma çekmiş.
Akşam ziyafetinde yediği patlıcan oturtmayı da pek beğenmiş.
Başlamış patlıcanı övmeye.
Övmüş, övmüş ve yine övmüş.
***
Padişahın ardından sözü dalkavuk almış.
Önce efendisinin sözlerini onaylamış,
Ardından da patlıcanın hem gerekli,
Hem sağlıklı,
Hem de bin bir türlü faydalarını anlatmış.
***
Oysa Padişah akşam yemeği fazla kaçırmış
Ve patlıcan midesine oturmuş.
Sabaha kadar kıvranmış.
Sabah kalkar kalkmaz da
Başlamış patlıcanı kötülemeye.
***
Padişahın ardından sözü yine dalkavuk almış.
Vermiş, veriştirmiş patlıcana.
Hem gereksiz, hem sağlığa zararlı,
Hem de zehir zemberekmiş patlıcan.
Derhal yasaklanmasını teklif etmiş.
***
Padişah bu duruma şaşırmış.
“Akşam patlıcanı övüyordun,
bin türlü faydalarından bahsediyordun.
Akşamdan sabaha ne değişti” diye sormuş.
***
Dalkavuk cevap vermiş:
“Haşmetlim,
Ben sizin dalkavuğunuzum,
Patlıcanın değil ki...”
***
Demem odur ki:
Padişah, “Hak hukuk aramayın,
Bunu yapmak siyasettir” derse,
Soytarı hiç sektirmeden,
“Siz siyaset yapıyorsunuz, ayıptır...” der.
Oysa, otobüste yaşlı birine yer vermek bile,
Bal gibi siyaset yapmaktır...
Siyaset hayatın kendidir, yaşamaktır...
Evinizde, işinizde, sosyal hayatta,
Her dakika, her saat siyaset yaparsınız...
Ama padişah uyardıysa,
Soytarının da uyarması şarttır yani...
***
“Siz ticaret yapamazsınız” der padişah,
Soytarı tekrarlar: “Yapamazsınız...”
Oysa padişahın Kaş'ının üzerindeki arsasını,
Pardon gözünü,
Nasıl parsel parsel peşkeş çektiğini anlatmaz...
***
Soytarının işi,
Padişahı ne derse onu tekrar etmektir.
Kendine ait beyni yoktur.
Dili bile yalamaktan dümdüz olmuştur.
O yüzden de patlıcanın değil,
Hep padişahının dalkavuğudur...
***
Şimdi, padişahı dinlemeyen ben,
Oturup soytarının sözüne mi üzüleyim...