Artık bir Çeşme klasiği olarak işletmeci arkadaşlarımdan kiminle konuşsam 'çok kötü bir sezon geçiriyoruz' diyor.
4-5 yıldır iyi bir sezon geçiren pek yok zaten.
Ama her geçen yıl artan bir kalabalık var.
Her geçen yıl artan kiralara, vergilere karşılık her geçen yıl artan fiyatlar var.
Kontrolsüz büyümenin getirdiği bir sakillik, kalite düşüklüğü, özensizlik, en önemlisi de görgüsüzlük var.
***
Deniz kenarına denize girmek için gidilmiyor artık.
Akşam yemeğine damak zevki, sohbet etmek için çıkılmıyor.
Varsa yoksa insanları oturtmadan sürekli dans ettirmek ve o sırada satabildiğin kadar alkol satmak.
Para bir tek bu şekilde kazanılıyor çünkü.
Hem devletin hem de mal sahiplerinin işletmecilerin sırtına bindirdiği yükler ancak böyle karşılanabiliyor.
***
Restorana gidiyorsun bangır bangır müzik. Sen daha son lokmanı yutmadan masalar kalkıp, mekan bistroların yerleştirilmesiyle bara dönüşüyor.
Plajlar desen denize girip güneşlenmekten çok daha başka işleve sahip artık.
Alaçatı'nın ipinin çekildiği gün canlı müziğe izin verildiği gündü.
Sebep olanların kulaklarını bol bol çınlatıyoruz.
İnsan ve işletmeci kalitesinin bir anda aşağı çekilmesi o iznin alınmasıyla başladı çünkü.
Güzelim kasaba Kumkapı'ya döndü.
Mekanlar tek tek, sakil, pavyondan bozma gazinolara evrildi.
***
Orta ya da ortanın biraz üstü gelire sahip olanların ise Çeşme yarımadasında tutunacak bir dalı, ayağını denize sokacak bir plajı kalmadı.
Alaçatı tarafı saçma sapan fiyatlarla iki kişiye bir günde asgari ücret harcatıyor.
Halk plajları desen hor kullanımdan, uyduruk işletmelerden dolayı pislikten geçilmiyor.
Ne servis var ne hijyen.
Burada yaşayanlar olarak 'yazdan nefret ediyoruz, Eylül'ü dört gözle bekliyoruz' deyince bizi ukalalıkla, kibirli olmakla suçlayanlar oluyor.
Oysa, ne alakası var? Huzur içinde ve temiz bir kumsalda, abuk sabuk paralar harcamadan veya denizde yüzen insan dışkılarına denk gelmeden yüzmek istiyoruz o kadar!
Hiç üzerimize vazife değilken plaja gidince elimize eldiven takıp yanımızda getirdiğimiz poşetleri başkalarının çöpleriyle doldurarak oturmadan önce ortalığı temizlemek istemiyoruz.
Çocukluğumuzun geçtiği plajların bilmem ne beach olarak istila edilmesine tanık olmak istemiyoruz vs.

***
Kısaca köy kalmak istiyorduk köy! Ama olmadı.
İşgalciler geldiler, tadımızı, huzurumuzu bozdular.
Neyse, yazın en korktuğumuz en tehlikeli iki ayından biri bugün itibariyle son buluyor.
Kaldı geriye 31 gün.
Sonrası bildiğin, saf, katıksız huzur işte!
Ve sessizlik.