Ve beklenen gerçekleşti. Tunç Soyer, CHP'nin İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak Merkez Yürütme Kurulu’na (MYK) sunuldu. MYK bu ismi kabul etti ve Soyer’in adını Parti Meclisi’ne (PM) sunuyor. Büyük bir sürpriz olmazsa, PM’nin de onayıyla, Soyer’in adaylığı kesinleşecek… Sevgili Tunç Soyer’i şimdiden kutluyor; başkanlığı açık ara ile kazanacağına, İzmir için harika projeler üreterek, başarılı olacağına inanıyorum. Artık Tunç Soyer etrafında kenetlenmek zamanı…
Aziz Kocaoğlu
Kocaoğlu’nun vereceği tepki özellikle önemli. İçinde bulunduğumuz koşulları dikkate alıp, duygularını bir yana bırakırsa, en doğru yolun Soyer’i koşulsuz şartsız desteklemek olduğunu görecektir. Bu durumda, gelecekte danışılan, görüşlerine önem verilen ‘Bir Bilen’ olarak İzmir’e verdiği değerli hizmetleri sürdürecektir.
Ekrem İmamoğlu
İlk duyduğumda, şüpheyle yaklaşmıştım bu isme. Yıllardır CHP için çalışan, çok güvendiğim bir arkadaşımdan son derece olumlu özellikler taşıdığını öğrenince, dikkatle izlemeye başladım. Arkadaşım haklıydı. Birçok kişi eleştirdi ama Erdoğan’dan randevu isteyip, ziyaretine gitmesi çok doğru bir hamle idi. Kadir Topbaş ziyareti de öyle… Erdoğan’ın yıllardır “Eeeyyy CeHa Pe” diyerek, başarıyla uyguladığı; yapay gündemlerle kutuplaştırarak puan kazandığı politikasını yerle bir etti, bu hamle. Metin Akpınar ve Müjdat Gezen’e açılan davalarla hem kutuplaşma hem de korkutma hedeflenmişti. İmamoğlu’nun hamlesi sonrası, AKP puan kaybetmeye başlayınca, Erdoğan yumuşayıverdi. Fazıl Say konserine gidişi ve Müjdat Gezen’in yurt dışı yasağının kalkması bu yumuşamanın sonuçları.
İmamoğlu’nun, rakibi TBMM Başkanı Binali Yıldırım'ın istifa etmesine gerek olup olmadığına ilişkin soruya verdiği yanıt da harika: “TBMM Başkanı'nın sokaklarda dolaşması zorlaşır. Tavsiyem, daha bir İstanbul vatandaşı olarak sokakta gezmesi ve caddelerde dolaşması… …1 Nisan'da zaten çok sevdiği görevine geri dönecek Meclis Başkanı.”
İmamoğlu’nun, özellikle gençlerin oyunu lehine çevirerek seçimi kazanacağını düşünüyorum. Benim tanıdığım gençler, tahtaya “Eğitim” yazamayan, “in” deyince inen, “bin” deyince binen birini seçmez…
Mustafa Sarıgül
Şişli’den CHP adayı olamayacağını anlayınca “Aday olacağım” açıklamasını yapan Sarıgül’ü, 2013’te araştırmış ve ‘Sarıgül CHP için çare mi?’ başlıklı bir köşe yazısı ile yaşam öyküsünü özetlemiştim. Fatih Altaylı, bir otel lobisindeki samimi bir sohbette Rasim Ozan Kütahyalı’nın “Aday olursan Tayyip Bey’e hiç dokunmayacaksın, o zaman bizimkiler de sana dokunmayacaklar başkan, anlaştık mı?” sorusunu Sarıgül’ün “Ben asla ve asla Tayyip Bey’i eleştirmem, hatta başkan seçilirsem kendisiyle Kadir Bey’den daha uyumlu çalışırım. Lütfen bunu ilet sayın Başbakan’ıma” şeklinde yanıtladığını yazmıştı.
Gürkan Hacır’a göre ise Sarıgül, 3 aylık bir kursun ardından öğretmen çıkmış; İETT yazılı sınavından 100, sözlüsünden 58 almış, cevap anahtarını rüşvet vererek aldığı iddia edilmişti. Ayrıca, haftada bir “Abla” dediği Emine Erdoğan’ı aramayı ihmal etmiyordu.
Sonuçta hiç şaşırmadım Sarıgül’ün adaylığına… Ama kendisini bu konuda kimin ikna ettiğini merak ediyorum. CNN Türk’te Ahmet Hakan’a “Gülen Cemaati’ne yapılanların çok haksız olduğuna inanıyorum” da demişti, çünkü.
Umarım DSP Sarıgül’ü aday göstermek gibi bir hata yapmaz; bağımsız aday olmak zorunda kalır ve boyunun ölçüsünü alır…