Günümüzde yaklaşık 1,3 milyar insan su kıtlığı çekmekte! Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) 1999’da yeni yüzyılın en endişe veren iki probleminden birini küresel ısınma, diğerini susuzluk olarak belirledi. Yüzde 71’i suyla kaplı mavi bir su gezegeninin susuz kalabileceğine inanmak güç gelse de, dünyanın sadece yüzde 2,5’ini tatlı su kaynakları oluşturmakta! Su krizi, enerji krizinden ve küresel ekonomik krizden daha büyük tehdittir. Petrolün yerini başka enerji kaynakları alabilir ama suyun yerini hiçbir şey alamaz, su biterse yeryüzünde hayat da biter. Dünya Ekonomik Forumu raporu, susuzluğun yakında küresel ekonomik ve jeopolitik bir sorun olarak asıl gündemi teşkil edeceğini dile getirmektedir. Dünyada su sıkıntısı olduğu bilinse de, büyük çoğunluk, su kıtlığı çekilen bir gelecekte besin kıtlığı yani açlık çekileceğinin farkında değildir. Mevcut hayat tarzımızı sürdürürsek, 2050’de dünya nüfusu 3 milyar daha arttığında, sadece insanların beslenebilmesi için mevcut su kaynaklarının yüzde 80 artması gerekiyor. Bu suyun nereden bulunacağını ise kimse bilmiyor.

Kişi başına yılda 5000 m3'den fazla su potansiyeli olan bir ülke “su zengini” olarak kabul edilmekte. Tahmin edilenin aksine, Türkiye su zengini bir ülke değildir; yılda kişi başına düşen 1519 m3 su hacmiyle, su azlığı, su stresi çeken ülke konumundadır. 2030 yılında 100 milyonluk nüfusla bu oran 1100 m3'e düşecek ve ülkemiz su fakiri ülke konumuna düşerek, Avrupa’da çölleşmenin ilk başlayacağı ülkeler arasında yer alacaktır.

Dünya nüfusunun gitgide artması, yaşam düzeyi yükseldikçe, kişi başına düşen su kullanımının artması ile su kaynaklarının kullanımı ve miktarı, en çok üzerinde durulan konulardan biri haline gelmiştir. Buna bağlı olarak, ülke içinde tüketilen mal ve hizmetlerin üretiminde o ülkede ve küresel ölçekte kullanılan suyun miktarını ve kalitesini ölçmek önem kazanmıştır. İşte bu noktada, dünyada su ayak izi kavramı ortaya atılmıştır. “Su Ayak İzi”; su yönetiminin ekonomik kalkınma süreçlerinde bir araç olarak kullanımının anlaşılmasını sağlayan, yeni bir kavramdır.

Su ayak izi kavramı su kullanımına yönelik alternatif bir göstergedir. Sistemden çekilen su miktarı yerine tüketilen su miktarını inceleyen su ayak izi, bu anlamda geleneksel su hesaplamalarından farklıdır. Su ayak izi çalışmalarının farkı uygulamaları olabilir. Örneğin; bireyin, ulusun, tesisin, ürünün, bir sektörün su ayak izi gibi.

Su ayak izi kavramı, tüketilen her mal ve hizmetin üretiminden tüketimine kadar olan tüm süreci kapsar. Örneğin; bir fincan kahvenin son kullanıcıya kadar geçirdiği süreçler şöyledir. Kahve bitkisinin yetiştirilmesi, hasadın yapılması, rafine edilmesi, nakliyesi, kahve çekirdeklerinin paketlenmesi, kahvenin satılması ve pişirilmesi! Bütün bunlar için gereken su miktarı 140 litre yani yaklaşık 70 bardaktır. Bu kahve, kâğıt bardakta, süt ve şeker eklenerek tüketildiğinde ise harcanan su miktarı 208 litreye çıkmaktadır. Aynı şekilde 1 dilim ekmek için 40 litre ,1 kg şeker için 1500 litre suda ayak izi oluşturmaktayız.

Gelecekte susuz ve aç kalmamak için şimdiden su ayak izimizi küçültmenin yollarını aramalıyız!