Basını olmayan bir hükümetten ise, hükümeti olmayan bir basını tercih ederim.
(ABD üçüncü Başkanı T. Jefferson)
Gazetecilerin yazdığı kitaplar tarihe not düşer, özellikle anı kitapları. Sonraki kuşaklar için titizlilikle okunması gereken başlıca kaynaktır onlar. Deneyimli gazetecilerin anıları faydalıdır, unutulmaz. İçerikleriyle de gündemde geniş yer kaplar. Günümüz koşullarını düşündüğünüzde de bir gazeteci için -gerçekten- özgürlük alanıdır. Değerli Meslektaşım Mustafa Hoş’a göre, “Kitap kalıcıdır. Günümüz dünyasında her şey silinebilir, yok edilebilir.”
***
“Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz”, gönülden bağlandığı mesleğine yıllarını vermiş bir gazetecinin, Yalçın Doğan’ın; “SİA”dan çıkmış kitabı. Doğan’ın 1970’lerin ikinci yarısından 2006’ya kadar görev aldığı gazetelerde, “Ancak, bazılarını yazmadım, daha doğrusu günün koşulları gereği yazamadım. Onlar bende saklı kaldı. Gün yüzü görmedi” dediği anılarını da kapsıyor kitap. Dört cumhurbaşkanı, 10 başbakan, pek çok bakan görmüş, “gördüm” dediği; resmi ve siyasal türde yurt içi ve yurt dışı gezilerine katıldığı, birebir sohbet ettiği Türkiye’yi yönetenler. O gezilerde pek çok olaya tanıklık etmiş, bazılarını yazmış, bazılarını günün şartları gereği yazamamış, kendisinde saklı kalmış.
***
Kitabının tanıtımını da şöyle yapmış Yalçın Doğan: “Kitabı yazmaktaki amacım, ‘tarihin tekerrür etmesini önlemeye’, kendi çapımda kalıcı bir katkı sunmaktan öteye gitmez.
2020 koşullarını düşündüğümde... Her şeye rağmen, ‘Gazetecilik... Bağımsız, özgür, kimsenin kulu kölesi olmadan, inandığın gibi, saygın gazetecilik...’
2020 koşullarında bile, dünyaya bin kez gelsem, bin kez gazeteciliği seçerim. Bu kitap bir siyasi tarih kitabı değil. Bir otobiyografi hiç değil. Ama, kronolojik olmayan, o nedenle yıllar içinde birbiriyle bağlantılı olayların perde arkasını kendi penceremden anlatma denemesidir.”
***
Kitapta, “ABD Büyükelçisinin Evinde Skandal”, “Aydınlar Dilekçesi”, “12 Eylül Darbesi”, “Diyarbakır ve Mamak Cezaevleri”, “Şam Düellosu”, “Cumhuriyet’in Kapatılması”, “Baba-Kız Çekişmesi” gibi başlıklarla 15 bölüm var. Yazar, “Aydınlar Dilekçesi”nin, yarattığı büyük yankıyı, sanki 35 yıl sonra bugün yaşananların bir özeti olarak sunmuş. Sıkıyönetim uygulamalarını, sansüre, işkencelere, Türk aydınlarının çektiği acılara yer vermiş. Bir kara mizah da yaşanır o günlerde. Bildiriye yayın yasağı gelmiştir. Başbakan Özal yabancı bir gazetecinin sorusu üzerine dilekçeden bazı bölümler okur. Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı yayın yasağı getirir habere. Başbakan sansürlenmiştir!
Bir başka anekdot; Deniz Baykal, Enerji Bakanı'dır. Yalçın Doğan yanındadır. O sırada bir telgraf gelmiştir Brüksel’den. Baykal okur ve Doğan’a verir telgrafı.Telgrafta Ecevit “ATAŞ’IN devletleştirilmesini derhal durdurun!” yazmıştır. Baykal’dan tek cümle çıkar; “Bak işte, senin solcu Başbakanı'nın gönderdiği telgraf.” Baykal’a göre solcu isen devletleştirmeyi durdurmazdın. Yani, Ecevit solcu değildi Baykal için!
Yine 12 Eylül günleri. Firari iki idamlık ülkücünün geceyi Devlet Planlama Teşkilatı’nda geçirdiklerini yazmıştır Cumhuriyet’te Yalçın Doğan. Sıkıyönetim Komutanı Korgeneral Recep Ergun, haberi sadece 8 kişinin bildiğini, ısrarla haberi kimden aldığını öğrenmek istese de başarılı olamaz. “Seni içeri atarım, gazeteyi de kapatırım” der ve gözaltına aldırır. Savcılık ifadesinin ardından yazar serbest kalırken, gazete 2 gün kapatılır.
Kitapta, Aziz Nesin “bir darbe daha olsa Demirel solcu olur” esprisinin öyküsü, Ecevit’le Erdal İnönü anlaşmazlığı, yazar İlhan Erdost’un işkenceyle katli, işkenceci albay olarak tanınan Albay Raci Tetik, yıllar sonra Kenan Evren’in işkence itirafları, yazarın Cumhuriyet ve Milliyet’te yaşadıkları, Cumhuriyet’teki yönetim değişikliği, koalisyonlu yıllara da yer verilmiş.
***
Yalçın Doğan, “Son Söz Yerine” başlığıyla şu anıya yer vermiş: “Nisan 2002’de Türkiye’den bir heyetle Vietnam’ın başkenti Hanoi’de karşılaştığımız , ABD’yle savaşmış 89 yaşındaki Vietnamlı general Giap; bakan M.Ali İrtemçelik’in elini tutarak, “Siz Kemal’in ülkesinden geliyorsunuz. O büyük komutan, büyük devrimci, müstesna bir devlet adamıydı. Onu unutmayın’ dedi.”
Kitaplar hem hafızadır, hem kalıcıdır!..