Suikast,
Anarşi,
Dinamit,
Dinamo,
İnfilak,
Kargaşalık,
Kanun-u Esasi,
Müsavat,
İstibdat,
Beynelmilel,
Veliaht,
Cumhuriyet,
Mebus,
Yıldız.
Ve padişahın büyük burnunu akla getireceği için burun.
***
Nedir bunlar derseniz;
2. Abdülhamit'in “yasakladığı” kelimelerden bazıları...
Öyle bir baskı döneminden çıkıp, 24 Temmuz 1908 yılında İkinci Meşrutiyet ilan edilince, sansür bitti, kelimeler de kurtuldu.
Sansürün bitişinin yıl dönümü diye kutlanır, basın bayramı bir nevi...
2017 yılının 24 Temmuz'unda “gazetecilik” yargılanıyor hala, bir sürü gazeteci de içeride yargılanmayı bekliyor...
Bayram falan değil yani.
***
Gökmen Ulu ile Mediha Okur'un tutukluluğu 60'ıncı güne doğru yaklaşıyor.
Bir “gözden geçirme” daha var yani.
Olmadı, bir 30 gün daha bekleyecekler.
Mahkeme karşısına çıkana kadar böyle...
Açın bakın, Gökmen'in de, Mediha'nın da “tutuklanmasına” neden olan haberdir.
Yani gazeteciler, işlerini yaptıkları için tutuklanmıştır.
Kim dinler?
Hiç kimse...
***
2. Abdülhamit'in “burun” kelimesini yasaklaması en çok coğrafyacıları zora sokmuştu. Onlar da coğrafya deyimi olan burunu anlatmak için tek kelime yerine, “karaların denizlere doğru ilerlemiş bölümleri” diyorlardı.
Hatta o “sansürlü” yıllarda dizgi yanlışları ve Arap harflerinin yazılışından “ileri gelebilecek” yanlış okumalar da sansürün denetimindeydi.
Örneğin “tahtakurusu” sözü, “tahtı kurusun” biçiminde okunabileceği için sansürce yasaklanmıştı.
***
Kuru bir laf, ağdalı bir iki cümle, birkaç satırlık kutlama tamam.
Özgürlüğümüz geri geldi...
Tahtı kurusun o zaman...