Türkiye'nin hukuk düzenine göre “açık bir biçimde hukuka aykırı olan ve esasen yok hükmünde olması gereken ve iptal edilmesi elzem olan hukuka aykırılıklar” için “tam kanunsuzluk” deyimi kullanılır.
Örneğin; milletvekili seçilme yeterliliğini taşımayan bir kişinin milletvekili seçilmiş olması böyle bir durumdur. Bu örnek en çok da geçmişte Refah Partisi milletvekili seçilen Merve Kavakçı için geçerlidir.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmakla birlikte “başka bir ülkenin de vatandaşı olmak” durumu, seçilmiş olmasına rağmen Kavakçı'nın vekil olarak seçilmesini engellememiştir. Seçildikten sonra ortaya çıkan bu durum sonrası vekilliğinin “düşürülmüş” olması bu düzenleme ile mümkün olmuştur.
Milletvekili seçilmesi için “yeterli” görülmeyen bu durum, aynı kişinin “büyükelçi” olarak atanması için “engel” kabul edilmemiştir, bu da ayrı bir durum.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına göre, “tam kanunsuzluk hali söz konusu iken bu yönden sakat bir işlem uzunca da olsa bir süre yürürlükte kalmakla hukuken geçerli bir hüviyete bürünemez...”
Bu özetle şu demektir:
“Siz, hukuki bir düzenleme yapabilirsiniz. Yaptığınız düzenleme tam kanunsuzluk kapsamında ise, istediğiniz kadar uygulayın ve bu uygulama istediğiniz kadar uzun sürsün, hukuken geçerliliği yoktur...”
***
Türkiye, 15 Temmuz başarısız kalkışmasından sonra OHAL uygulamalarıyla yönetilmeye başlandı. OHAL'in sıradan insanların yaşamına “en büyük etkisi” çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler ile günlük yaşamın düzenlenmesidir.
Sadece OHAL ile sınırlı olması gereken KHK'lar ile bugüne kadar kış lastiğinden, fonların düzenlenmesine kadar pek çok düzenleme yapılmıştır.
Son KHK da tuzu biberi olmuştur.
Halk oylaması sonucu ortaya çıkan hukuki durumun 2019 yılında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle yürürlüğe gireceği “kesin olarak” belirtilmesine rağmen, görünürde uygulamalar KHK'lar ile hemen yürürlüğe konmaktadır.
***
Türkiye'nin içinde bulunduğu durum göz önüne alınınca, KHK'lar ile yapılan değişiklikler aslında hukukçuların da üstüne basa basa söylediği “tam kanunsuzluk” kavramını akla getiriyor.
İktidar bir sürü uygulamayı KHK ile yürürlüğe koyuyor, bunu da OHAL kanununa bağlıyor.
Oysa ne diyordu AİHM?
Yaptığınız düzenleme tam kanunsuzluk kapsamında ise, istediğiniz kadar uygulayın ve bu uygulama istediğiniz kadar uzun sürsün, hukuken geçerliliği yoktur...
Buna kim itiraz edecek?
Elbette Anayasa Mahkemesi...
Öyle bir durum görünüyor mu?
Elbette hayır...
***
Asıl acı olanı, halk oylaması sonucu daha da güçleneceği söylenen Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin gittikçe “etkisiz” hale getirilmesidir.
Daha Anayasa değişiklikleri uygulamaya bile girmeden, iktidarın istediği her değişikliği yasama organı yerine KHK'lar ile yapması, 2019'dan sonrası için önemli bir işarettir.
2019'dan sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde görev yapacak vekil sayısı “artacak” bunun yanı sıra “etkisi” neredeyse olmayacaktır.
Yaşananların “tam kanunsuzluk” olması için daha başka ne delile ihtiyaç vardır bilemiyorum.
30 Ağustos Zafer Bayramı'nın hemen öncesinde, Türkiye'nin sürüklendiği “yeni düzen” hiç kuşku yok ki en çok emekçileri, küçük esnafı, tarımla uğraşanları yani orta sınıfı vuracaktır.
Grev ertelemeleri, yetersiz taban fiyat uygulamaları, çalışanları her gün daha da fakirleştiren ekonomik uygulamalar, Türkiye için “umutlu” bir gelecek tablosu çizmiyor.
Hukuken “tam kanunsuz” uygulamaların yaygınlaştığı günlerde “iyimser” olmak için elimizde sadece atasözleri var.
En başta da “karanlığın en koyu anı, aydınlığın başlangıcıdır” sözü.
Daha yaşayacağımız “en koyu karanlık” var demek ki...