‘Edebiyatın Güzel İzmir’inde edebiyatı, şiiri, yazıyı, anlatıyı, mitolojiyi sevdiren, Halikarnas Balıkçısı ile Azra Erhat'ın manevi oğulları Şair, Gazeteci, Yazar, Rehber, Bilim İnsanı Prof. Dr. Şadan Gökovalı, yıllarca önce bu toprakları tanıtma çabasının arkasındaki duyguyu anlatmak için, başlıktaki bu sözleri söylemişti. Eminim İzmirliler, önümüzdeki 31 Ocak 2025 tarihinde, 4. ölüm yıldönümünde, Şadan Gökovalı Usta’yı sevgi ve saygıyla anacaklardır.

“O iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler.

Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık.” diye yazmıştı kocaman Yaşar KEMAL…

Bu cümle son yıllarda Türkiye’nin özeti gibi oldu…

O iyi insanlar, o güzel atlara binip gidiyorlar birer birer…

Bunlardan biri de Şadan GÖKOVALI ustamızdı. Tam dört yıl olmuş meğer O’nu yitireli; ‘Edebiyatın Güzel İzmir’inde edebiyatı ve hayatı güzelleştiren çok kıymetli biriydi. 

Kendisini tanıtmasını isteyen değerli bir dergiye şöyle yazmıştı Şadan Ağabey:

“Merhaba! Ben Şadan Gökovalı. Soyadım, kimliğimin ip ucunu verir:

II. Dünya Savaşının başladığı yıl (15 Mart 1939); Atatürk’ün Muğla Valisi Recai Güreli’nin Gökova Muhtarı Mehmet Gökovalı’nın oğlu olarak Karia göklerine gözlerimi açmışım. Ninnim türküler, şiirim manilerdi. Hayli nabiga (soyunda şair olmayan) kişiler vardı.

Bir şiirimde dediğim gibi, “Halkım / Diyeceklerini / Türkülerle demişti.”

İlkokulun ilk üç yılını köyümde okuduktan sonra sırayla Ula İlkokulu’nu, Muğla Ortaokulunu, Aydın Ticaret Lisesini ve İzmir İktisadi Ticari İlimler Akademisini (1962) bitirdim. 01.02.1959’da Ege Ekspres’te muhabir, 23.02.1966’da TRT’de yapımcı, 01.08.1980’de Ege Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulunda öğretim görevlisi ve müdür yardımcısı olarak göreve başladım. Bu süre içinde başlıca “Yılın Gazetecisi” (1964) seçildim, TDK Radyo-TV Dil Ödülünü (1975) kazandım. Başta araştırma, röportaj, seri röportaj ve turizm dalları olmak üzere gazetecilik Başarı Armağanı yarışmalarında birçok birincilik ve ödül kazandım. 1965’te Rehber, 2014’te “Yılın Rehberi” seçildim. Akademik kariyer olarak turizm alanında Yüksek Lisans (1975) ve Doktora (1979) ünvan ve yetkisini hak ettim. 1994’te iletişim bilim dalında “Üniversite Doçenti” (1994) ve “Üniversite Profesörü” sıfatına lâyık görüldüm. Anadolu Uygarlığına, Muğla ve İzmir Kültürüne en fazla hizmet eden kişi, Knidos, Efes, Fethiye ve Bergama’yı en iyi anlatan yazar kabul edildim.

Çoğu başlıca turistik yerlerimiz hakkında rehber niteliğinde ve bazıları birden çok dile çevrilmiş 40’a yakın kitaba imza attım. Ege Geriatri Derneğince “İleri Yaş Dostu” (2015) olarak ödüllendirildim. 1981 yılında, Kaya Çelikkanat ve Orhan İlhan’ın katkılarıyla hazırladığım “Atatürk ve İzmir” kitabım, “100. Yılın En Başarılı Yayınları” arasında değerlendirildi. Salihli, Muğla Büyükşehir, Bergama, Menteşe Belediyeleri için 20’yi aşkın kültür kitabı ürettim. Şu günlerde “Oktay Akbal” ve “Uygarlığın Özeti BERGAMA” kitaplarım yayınlandı. Son yıllarda yayınlanan kitaplarım:

“İzmiriçe’nin Tacı KADİFEKALE”, “Ben Halikarnas Balıkçısı: Doğdum Sevdim Öldüm” ve “MASALSI TÜRKİYE”. Kitaplarım, yaşam öykümdür…”

Başka söze gerek var mı? Kitapları Gökovalı’nın dediği gibi yaşam öyküsüdür…

Bu yazıyı yazmadan önce baktım, Şadan Gökovalı ile ilgili yaşarken çok sayıda yazı kaleme almışım. Ama kendisinin de dediği gibi hep kitapları üzerinden…

İşte ‘Söylence’ adlı harika kitabını anlattığım bir yazımın örneği:   

“Şadan Gökovalı, İzmir'in yetiştirdiği en özel değerlerdendir. Onurumuzdur…

Muğla doğumlu, güzel Egeli, İzmir'in özel insanı Prof. Dr. Şadan Gökovalı; Halikarnas Balıkçısı ile Azra Erhat'ın manevi oğullarıdır. 

Azra Erhat Ve Halikarnas Balıkçısı Ile

Gökovalı, Balıkçı'nın ölümünden sonra, onun eserlerine sahip çıkan, manevi mirasını özenle yaşatan koca bir isimdir. Sevgili hocamız, bir bilim insanı olmasının ötesinde, edebiyatla çok yakından ilgili, insanı şaşırtacak kadar edebi derinliğe sahip; şiirin, romanın, güzelliklerin kıyısında yaşayan; kültürü sevgiyle kucaklaşmış biridir.

Kendisi de şairdir ama bir türlü kabul etmez şairliğini…

Ama Gökovalı ile karşılaştığınızda, yüreğinin cebinde her zaman okunacak birkaç dize, yeni bir şiir saklıdır. O, bir çocuk heyecanıyla okur size şiirleri... 

Gökovalı'nın şiir sevgisi, Türkiye'nin en uzun süreli kültür etkinliklerinin başında gelen Salihli Şiir İkindileri'ne, öncülük yapmaya yöneltmiştir O'nu yıllarca.

Şadan Gökovalı 1

Ruhu şad olsun ki Salihli’nin güzel adamı Başkan Zafer Keskiner ile birlikte dönemin önemli bütün şairlerini ağırlamıştır Şadan Ağabey Şiir İkindileri’nde…
Ama aynı insan, yine çok yönlüdür; Şadan Gökovalı’yı keşfetmesi zaman alır.
Turizm alanında, Türkiye'de kültür turlarını başlatan, az sayıda isimdendir hocamız.
Gökovalı'nın hem kültür turlarını içeren hem de farklı alanlarda yayınlanmış 40’a yakın kitabı vardır. Hocamız, hiç bitmeyen enerjisi, yaratıcılığı, çalışkanlığı ile halen İzmir'de Yaşar Üniversitesi'nde, öğrencilerini geleceğe hazırlıyor.
Beni bu yazıyı yazmaya kışkırtan ise Şadan Gökovalı'nın Yaşar Üniversitesi Yayınları'ndan yayımlanan yeni kitabı oldu. Sevgili Gökovalı, oturmuş, hiç üşenmemiş; 'masal' tadında bir mitoloji kitabı kaleme almış; öğretim görevlisi Nil Sonuç'un da katkılarıyla.
Kitabının adını da 'mitolojinin karşılığı' olarak nitelediği için, 'Söylence' koymuş.
Şadan Gökovalı'yı dinleyenler bilirler; çok iyi bir anlatıcıdır aynı zamanda.
Yerleri, mekanları, tarihi, insanlarla birlikte; çarpıcı hikayeleriyle anlatır hep.
Doğal olarak, bu anlatım, herkesin ilgisini çeker, herkes için çok daha öğretici olur.
Kitabı 'Söylence'yi de, işte tam anlattığı gibi kaleme almış sevgili hocamız. Zaten kitaba güzel bir önsöz yazan Prof. Dr. Recep Meriç de sevgili hocamızın bu yönünü vurgulamış:

Meriç; ‘Her şeyden önce O, ünlü mitolog (mitoloji anlatan) Halikarnas Balıkçısı ile sayılı mitograf (mitoloji yazan) Azra Erhat'ın manevi evladıdır’ diyor Gökovalı için.

Meriç hoca, başta Bilgi Yayınevi'nin kurucusu Ahmet Küflü olmak üzere, bütün tanıyanlarının Gökovalı'ya ‘Anlattığın gibi bir mitoloji kitabı yazsana’ dediklerini hatırlatmış. İşte tam da anlattığı gibi, pırıldayan bir mitoloji kitabı yazmış Şadan Hoca.
Sevgili Şadan Ağabeyimizin, güzel ustamızın kitabının sayfalarını karıştırırken, kendimi hocasını tatlı tatlı dinleyen bir öğrencisi gibi hissettim. Yunanca'da 'mithos' yani 'söylenen ya da duyulan söz' ile 'logos' kelimelerinin evliliğinden oluşan 'mitoloji'nin karşılığı, Eski Yunan'da 'geçmişte söylenenlerin tekrar edilmesi' gibi, gizemli bir anlam içeriyordu. Sonrasında bu anlam karşılığı, daha çok 'efsaneye' dönüşmüş. Sevgili Gökovalı'nın kitabının sayfalarında, onun anlattığı gibi yazdığı hikayelerinin arasında dolanırken; mitolojinin 'geçmişte söylenenlerin tekrarına' dönüştüğü; üstü örtülü, esrarlı bir duyguya kapıldım. Sonra bir baktım ki Şadan Gökovalı karşımda, bütün sempatikliğiyle; yüreğinden, aklından; masmavi derinliğinden fışkıran üreticiliklerinin kıyısında, anlattıkça anlatıyor... Anlattıkça, anlatıyor... Kitapta...”

Şadan Gökovalı-1

Sonuçta işte Şadan Gökovalı bu… On parmağında, on marifet.

Türkiye'nin ilk profesyonel turist rehberlerinden.
Şairliğini yürekte yaşayan, ama ilan etmeyen bir şair…

İzmir’de edebiyatın gelişimine katkı vermiş bir edebiyat insanı…

Bir yazar… İyi gazeteci, özel bir televizyoncu; bir bilim insanı…
Sayısız ödülün sahibi… Anadolu’yu, Efes'i, Fethiye'yi, Bergama'yı en iyi anlatan yazar.
Farklı dillere çevrilmiş 40 civarında eserin sahibi.
Anadolu Uygarlıkları'na katkı ödülü almış özel bir adam.

Halikarnas Balıkçısı 2

Şadan Gökovalı esrarlı bir Anadolu anlatıcısıdır… Örneğin Büyük Halikarnas Balıkçısı 12 Mayıs 1968 yılında Şadan Gökovalı’nın Yediler hakkındaki kitabı üzerine şunları yazmış:

“Sümerlilerin haftanın (Heft, İran dilinde yedi demektir) başlıca yedi tanrısı ve o tanrılara atfedilen yedi yıldızına karşılık; Anadolu’nun tanrıları değil, mitolojiden tertemiz arınmış olan ve tamamen matematik ve denemeye dayanan güneş saatleri yirminci yüzyılın uygarlığına usun kapılarını ardına dek açan bir sembol oldu.

Şadan Gökovalı’nın Yediler’e değin kaleme aldığı bu yazı yukarıdaki sözünü ettiğimiz uygarlık tarihinde Anadolu’nun büyük payına işaret ettiğinden başka; turizmde hep üstün bir uygarlık iddiasiyle Anadolu’ya rakip olarak şımartılanlara, bilgiye dayanan bir cevaptır. Şadan Gökovalı gibi araştırma ve inceleme özlemi olanlara, kütüphanelerimizde Anadolu hakkında başka başka ulusların yapıtları yoktur… Bu mehaz (başvuru kaynakları) yoksulluğunda Şadan Gökovalı’nın yazıları, zifiri karanlığı, mum ışığıyle aydınlatmaya benzese bile -ki öyle değildir- alkışlanacak bir davranıştır.”

Şadan Gökovalı

Bir zamanlar İzmir’in önemli gazeteleri arasında özel bir yere sahip olan Ege Ekspres Gazetesi’nde (Yayın hayatına 1959 yılında başlamıştır.) tam 10 yılı aşkın sanat sayfasını yapan ve ‘Gençlerle Başbaşa’ adlı bir sayfada onların şiirlerini yayımlayan Gökovalı, İzmir’de birçok şairin keşfedilmesine neden olmuş onların gelişimine emek vermiştir.

Ölümünden önce Gazeteci Ustamız Sevgili Okan Yüksel de merak etmiş, neden kendisini ‘şair’ olarak kabul etmediğini sormuştur Şadan Gökovalı’ya, aldığı yanıt ders niteliğindedir:  

 “Bazı yazın erleri, ‘Nazım’ı okuduktan sonra, daha iyisini beceremem.’ diye şiiri bırakmıştır ya; benim şiir yazmamı, en azından, yayımlamamı engelleyen, Ege Ekspres Gazetesi’nde on yılı aşkın süre sanat sayfası düzenlememdir. Günümüzde sanat sayfası yapanların hatalarından biri, her sayıda, en göze çarpan köşeye, kendi karalamalarını koymalarıdır.

Okurlar ya da yolladığı şiir(ler) yayımlanmayanlar demezler mi:
– Benim şiirimi yayınlamayan adamın şiirlerine bak! 
Benimkiler bunlardan kat kat güzel!..
Şiirlerimi nihan (gizli) tuttuğum için hiç de pişman değilim. Türk şiirine en azından 50 kadar yeni şair kazandırdım. Onların ilk şiirleri ‘Gençlerle Başbaşa’ sayfasında yayımlandı.
Oyumu şiirden yana kullanıyorum…”

Şadan Gökovalı çok yönlüdür…

Örneğin şu sözleri benim için her zaman çok anlamlı olmuştur:

“Bütün bu zenginlik ve güzellikleri başkalarına tanıtabilmek için, bunları önce kendimiz tanıyıp sevmeliyiz. Tanınmayan yer sevilmez, sevilmeyen yer de vatan olmaz çünkü. Atatürk’ten başlayarak Balıkçı’nın, Azra Erhat’ın, Sabahattin ve Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun yaptığı budur. Bu öncüler, yaşadığımız toprakları, altındaki ve üstündeki varlıklarla tanıtıp sevdirdiler, bir anlamda vatan bağışladılar.”

Benim de kişisel hayatımda 1988 yılından bu yana çok özel bir yeri olan, dostluğunu, ağabeyliğini, meslektaşlığını paylaşma onurunu yaşadığım Şadan Gökovalı Üstadımız, bu çizginin sadık bir takipçisi olmuştur… Bize hümanizm ruhuyla Anadolu’yu, İzmir’in binlerce yıllık tarihsel mirasını, tanıtmış, sevdirmiş, hikayelerini, efsanelerini anlatmıştır…

Modern bir Homeros gibi, bilgeleşerek anlatmıştır geçmişi bize…

Bu vatanın, Mavi Anadolu’nun sevgili bir evladıdır Şadan Hocamız…

Şadan Gökovalı Edebiyatın Güzel İzmir’inde her zaman sevgiyle, şükranla, minnetle hatırlanmalı, anılmalıdır… Ruhun şad olsun, Şadan Ağabey…

Hatıranı sevgi ve saygıyla selamlıyorum…

İznin olursa seni şimdilik bir şiirinle uğurluyorum:

 

YABAN GÜLÜNE SUNU

Saçların Amazon, olanca vahşiliğiyle
Gözlerin göl, orman gözlerin
Beklenmedik saldırıları beklerken
Artar yüreğimin tamtamları.

Böyle güzelsin de nasıl yaşıyorsun
Kıyıların balta görmemiş hiç
Nilüfer saflığındaki aklının
Gün yanığı teninde aşk
Çırılçıplak uyuyordur gözleri açık.

Bak, ben insanım, yüreğim var
Büyük kentler kızla doludur
Sen burda teksin, pek güzelsin
Kapa gözünü, aç avcunu
Sana kalbimi sunuyorum.