Yıl 1977… İzmir’de yerel seçimleri yine CHP kazanmış. İhsan Alyanak olmuş yine “reis”. O zamanlar belediye başkanlarına “reis” dermiş halk. 1973’ten beri yönetirmiş İzmir’i “Reis Bey” İhsan Alyanak.

“Halkı anlamak, halkın dilinden konuşmak, halkla bütünleşmek gerekir” dermiş İhsan Alyanak. Lideri Bülent Ecevit de hep “halkım” demez miymiş o yıllar? Ağzından düşürmezmiş halk adını. Başkan Alyanak gözünü artan gecekondulara çevirirmiş hep. Oraları ıslah etmek, halkı insanca yaşamaya yöneltmek, zengin, fakir mahalle ayrımını ortadan kaldırmak istermiş İzmir’de.

Ama sorun çokmuş… Sadece İzmir’in de değil ülkenin sorunları çokmuş. Adına “cephe” denen “hükümetler” anasını ağlatmış memleketin. Olan da yok olmuş, yok olan da karaborsa… Vurguncuların, tefecilerin düzeniymiş İhsan Alyanak’ın “reis” olduğu İzmir’de de “manzara-i umumiye”. En çok da buna içerlermiş yüreği.

1977 seçimleri öncesi yine “halka” ama “halkın dilinden” yaklaşmış. Bir kitapçık hazırlatmış. O kitapçık geçti elime, “dedem emaneti kitapçık”! Bir solukta okudum sararmış yapraklarını. Ama bir bölüm var ki, ona takıldım. Hatırlayabildiğim anılar canlandı gözümde. Sonra bugünün “arka sıradakileri” geldi aklıma. Her krizde, her sorunda en büyük darbeleri yemeye alışmış “arka sıradakiler”.

“Demokratik Solda Halkçı Yönetim, İzmir 1977” diyor kapağında kitabın. 1973-77 arası ne yaptıysa, 1977 sonrası ne yapacaksa yazmış Başkan Alyanak. Ama bir bölümü paylaşacağım sizinle sadece.

Halkını tefecinin, vurguncunun, karaborsacının zulmünden kurtarmak için “Tanzim Satış Mağazaları” açmış ya 1973’te İhsan başkan? Hani sonraları “Tansaş” olup, İzmirlinin parasıyla İzmir’in gözbebeği olan o muhteşem kuruluş? Hani sonraları da çeşitli “bahanelerle” aç gözlü kapitalizmin “ham yaptığı” biricik İzmir kuruluşu?

Hani o aç gözlü kapitalizm, senin benim yeşil alanlarıma da “çökmüştü de” bu satırların yazarı söylediğinde, yazdığında bir zamanlar, aç bırakılmıştı aylarca? Hatırlıyor musunuz?

Başkan Alyanak’ın 1977 seçimi için hazırlattığı kitapçıkta “Tüm Engellere Karşın Düzenleme Satışlarını Başarı ile Uyguladık” başlığı altında bakın neler yazıyor: “Ülkemiz son dört yılını büyük ekonomik krizler içinde geçirdi. Halkımız yaşam pahalılığı içinde adeta boğulur hale geldi. Piyasa ekonomisini, arz ve talebi düzenlemek elbette bir hükümet politikasıdır. Ancak, aracıdan yana, tefeciden, vurguncudan yana olan yönetimlerden bunu beklemek mümkün değil. Bu durumu göz önüne alan belediyemiz bazı temel gıda maddelerini pazaryerlerinde halkın ayağında dağıtmaya başladı. Sekiz pazaryerinde oluşturduğumuz dükkanlarımızda et, pirinç, margarin, tereyağı ve peynir gibi temel gıda maddelerini ucuz olarak halka intikal ettirmeye başladık. Bir yandan bu çabamızı sürdürürken, diğer yandan da Et Balık Kurumu, Gima, Süt Endüstrisi, Tariş gibi kuruluşlarla ilişkiler kurulup ürünlerini aracısız olarak satmalarını istedik. Et Balık Kurumu’na mezbahamızda yer verdik. On bin metrekarelik arsamızı kombina kurması için tahsis ettik. Ne çare ki olumlu cevap alamadık. Konak’taki boş arsamızı kısa zamanda tanzim satış mağazası haline getrdik. Burada et, süt, peynir, zeytin, margarin, tereyağı, kuru bakliyat gibi temel gıda maddelerini dağıtmaya başladık. Düzenleme satışlarımızda üretici tüketici arasındaki yolu iyiden iyiye kısaltmış olduk. Düzenleme satışlarımızda özellikle uzun kuyruklardan söz edildi. Halkımız aslında, düzenleme satışı yaptığımız yerlerdeki uzun kuyruklara değil, kendisini vurguncuyla, aracıyla, fırsatçıyla karşı karşıya bırakanların anlayışına kızıyor.”

Okudunuz değil mi? Durun bitmedi daha devamı da var. Son zamanlarda İzmir’de yeniden canlanan “kooperatifleşme” konusunda da 1977’de konuşmuş “Halkçı Başkan” Alyanak: “Temel gıda maddelerinde uyguladığımız düzenleme satışlarına ek olarak üretici ile tüketici arasındaki en kısa yolun kooperatifler aracılığı ile sağlanacağına inandık. İlk uygulamasını da Santral Hal’deki dükkanlarımızdan yüzde 30’unu kooperatiflere vererek yaptık. Geçen zaman içinde kooperatiflerin çalışmasını yakından izledik. Bizi son derece memnun eden girişimleri üzerine Santral Hal’de yeni oluşturduğumuz 20 satış yerini kooperatiflere, özellikle Köy-Koop’a bağlı kooperatiflere vermeyi kararlaştırdık. Önümüzdeki ay içinde tamamlanacak yeni satış yerlerimize kooperatiflerimizin yerleşmesi ile halk yararına olumlu sonuçlar alacağımıza inanıyorum.”

Önce 1980 “Amerikan patentli” askeri darbe olmuş… Ardından “yeni siyaset” girmiş ülkemize. Okumanın, konuşmanın, tartışmanın, sorgulamanın “yasak” olduğu yıllar başlamış. Tabii ne işçi hakkı kalmış ne de “halkın önceliği”. Zıpır kapitalistler ne derse o olmuş anlayacağınız. Bizim “Tansa” da olmuş “Tansaş”. Yine koymuş farkını ortaya aslında, yine “halkı kollayıcı” olmuş. Hatta bir ara bizim “Tansaş” halk gazete okusun diye alışverişte gazete dağıtmış.

Ama…

Devran dönmüş, “halkın çıkarına ucuz ve kaliteli gıda ve yaşamsal ürünlerin” farkına varmış “zıpır kapitalistler”. Biraz da “Kurtlar Vadisi’nin baronlarından mı” etkilenmişler bilinmez ama, “al takke ver külah” misali, İzmirliyi de “uyandırmadan” Tansaş’lar “ham edilmiş” Bizans’ın devlerine… O ona satmış, bu buna satmış ve bir gün İzmirli bir uyanmış ki, semt parkında, yeşillikler içinde kendini kollayan “Tansaş”, parkıyla birlikte o kapitalist “melek yüzlü şeytanlara” dönmüş. Türkiye gibi İzmir de o “esnafsavar” mini, midi, maksi, mega marketlerin kıskacına girivermiş. Pirinç almak için oraya giden İzmirli, kampanyadan kamyon lastiği de alıp çıkmış. Eee ne yapacaksın “bugün lastik yarın kamyon” yutturmacasına bir de “80 darbesinin cahilleştirme siyasetini” ekleyince durum böyle olmuş.

Ne İhsan reisin “halkı anlamak halkla bütünleşmek” sloganı kalmış ne de “halkçı yönetimin halkı kollama ruhu”.

Yıllar geçmiş… unutulmuş “Tansa” ve “Tansaşlı yıllar”. Unutulmasa ne olur, geri mi gelecek sanki? Ama bir gün yine “kriz tutmuş” ülkemizi. Patates, soğan, bulgur, fasulye falan, hep “vurguncunun, tefecinin, karaborsacının, şeytan aracının” insafına kalmış. Devlet panik olmuş… Bu kez yine “parklarda” soğan patates satar olmuş. Ama İzmir “hatırlamış” o yılları. Eşrefpaşa’da “vurguncuya inat” Reis Beyinin kurduğu “Tansa satışlarının” önünde saatlerce pirinç kuyruğuna da girse, yapılanı edileni anlamış. Tabii geç de olsa. Sosyal medyada nice mesaj yayımlanmış “Neredesin Tansa’m Tansaş’ım” diye…

İhsan Başkan göçmüş ama Tunç Başkan varmış bu kez. O da eminim ki, Tansaş’ın rüzgarını hatırladığından bu kez ufaktan ufaktan “Halkın Bakkalı” kurmaya başlamış. İçine de tıpkı İhsan Alyanak’ın ta 1977’de yaptığı gibi başta Köy-Kop. olmak üzere üretici kooperatifleriyle “halkın vurguncudan uzak âli menfaati için” iş birliği yapmış. Doğal, organik, ucuz ve kaliteli alışveriş yapsın, yüzü gülsün diye.

Tesadüfen buldum o kitapçığı… Paylaşmak istedim samimice. Düşününce hatırlıyorum, hatırladıkça da yazacağım. Çünkü İzmir’in “hafızasına” hiç bu kadar ihtiyacı olmamıştı. Dün Tansaş’ımızı “ham yapan” güçler bugün “başka numaralarla” İzmir’i İzmir’e yabancılaştırmaya çalışıyor. Bazıları “içimizde” bazıları “dışarıda”.

Cuma’ya…

Bugün kısa bıraktım yazıyı… İstedim ki beyninizde canlansın hatıralar. Yüreğiniz benim gibi biraz da olsa burkulsun. Cuma gününe size birini anlatacağım. Adı “Mösyö Hirş”! Duydunuz mu bilmiyorum? Ama bu “mösyö” ile geçen günlerde gencecik yaşında canına kıyan Furkan’ın yazdıklarını da hatırlatacağım.

“Ne alakası var Mösyö ile Furkan’ın” diyebilirsiniz. O zaman bekleyin, okuyacaksınız.