Geçen gün bir gazetede okuduğun haber beni bazı konular üzerinde bir kez daha düşünmeye yönlendirdi. Google 2cm x 2cm boyutlarında yeni bir çip geliştirmiş adını da willow koymuşlar. Bu çip herhangi bir bilgisayarın 10 septilyon ( 10’un yanında 24 adet sıfır ) yapabileceği bir işlemi 5 dakikada yapabiliyormuş.
Bu buluşun başta sağlık ve uzay çalışmaları olmak üzere hemen her alanda çok büyük yenilikler getirmesi bekleniyormuş.
Okuyunca gerçekten hayıflandım. Batılı olmak, batılı gibi davranmak veya düşünmek işte böyle bir şey. Yaşamı kolaylaştıracak, hemen her alanda rekabette üstünlük sağlayacak, karşı karşıya kalınan problemlere hızlı çözümler üretebilecek teknik ve teknolojiler geliştirmek üzere çaba göstermek.
İnebahtı felaketinden sonra Sokollu Mehmet Paşa , “Bu devlet öyle bir devlettir ki, murad edinirse, cümle donanmanın direklerini altından, lengerlerini gümüşten, iplerini ibrişimden ve yelkenlerini atlastan etmekte güçlük çekmez “ diyerek kaybı kısa zamanda telafi edeceklerini söylemiştir. Gerçekten de öyle olmuştur. Osmanlı donanması Akdeniz’de tekrar gücünü göstermiştir. Ama sonuçta batı bunun üstesinden gelecek teknik ve teknolojik gelişmeleri sağlayarak Önce buharlı motoru geliştirmiş, sonra içten yanmalı motorlara geçerek Akdeniz’de yelken devrini sona erdirmiş ve dolayısı ile Akdeniz’de askeri üstünlüğü ele geçirmiştir.
Aynı gelişmeler Doğu ülkelerinden Avrupa ülkelerine İpek, baharat Vb. götürüp getiren İpek yolu için de geçerli olmuştur. Biz bu yolun üzerinde çapula dayalı bir varlık gösterirken, soyulmaktan ve haraç vermekten bıkan batı, aynı destinasyonlara farklı rotalardan ulaşmanın yollarını aramış ve buhar gücü ile işleyen büyük gemilerle sorunu çözmüştür. Hatta bu arayışlar sırasında Amerikayı’da keşfederek yeni koloniler kurmuş ve zenginliğini katlamıştır.
Demek ki, Yelkenleri atlastan, direkleri altından, iplerini ibrişimden yapmak bir marifet değilmiş. Esas marifet yelken kullanıp “rüzgar varsa” hareket etmekten kurtulup, farklı enerjiler tüketen, bağımsız çalışabilen teknikler, motorlar geliştirerek rekabette üstün gelmek problemleri çözerek ilerlemek önemliymiş.
Madem elimizde buhar makinesi var öyleyse bunu niye başka araçlarda da kullanmıyoruz deyip lokomotifi bulmuşlar. Bir araba yük yerine aynı miktar enerji ile 100 araba yük taşımaya, bir günde kat edebilecekleri yolu bir saatte aşmaya başlamışlar.
Biz hala atla dolaşırken onlar trene binmişler. Sonra otomobil, sonra uçak, jet, roket devam edip gitmiş. Görülüyor ki gelişmenin ve teknoloji geliştirmenin bazı şartları var.
Bu teknolojileri geliştirmek için ilk gereken şey tabii ki bilgi ve bilginin bununla ilgilenen geniş kesimlerle paylaşılması.
Bunun da yolunu bulmuş batılı. El yazmasını elle iki üç nüsha kopyalayıp sınırlı kişilerle paylaşmaktan kurtulmak istemişler. Matbaayı icat etmişler. Yazılan kitapları yüzlerle, binlerle adet çoğaltıp paylaşmışlar.
Osmanlı matbaayı icadından ancak 600 yıl sonra kullanmaya başlamış. Neyi basıp, neyi geniş kesimlere yaydıkları da meçhul.
İkincisi ise bağımsız, özgür düşünebilmeye, araştırmaya, geliştirmeye, imkan sağlayan yeniliklere açık, buluşlara önem veren buluşlar için bütçe ayıran. Bulunanları ticari olarak üretmeye hazır bir ortam.
Düşünüyorsunuz, icat ediyorsunuz ama menfaatine dokunduğunuz birileri size dur diyor veya sizi olur olmaz şeylerle suçlayıp çalışmanızı engelliyor hatta zindanlara atılmanıza neden oluyor. Marifet iltifata tabidir, cezaya değil.
Üçüncüsü de ikinci madde ile bağlantılı yapılan buluşları Şeytan işi, Kafir işi, diye yaftalarsanız kimse bir şey üretme hevesi içinde olmaz, olamaz.
Aslında 8.YY’da başlayıp 15.YY’da biten İslam Rönesansı diyebileceğimiz dönemde Harunreşid tarafından Bağdatta müslüman bilim insanlarının özgür olarak çalışmalar yaptıkları Beytül hikme ( bilgelik Evi ) Kurulmuş ve burada bilimin her dalında üstün eserler üretilmiştir. Ayrıca İbni Haldun, Biruni, Uluğ Bey, İbni Rüşd , Fergani, Ebu Bekir-er razi gibi müslüman bilim insanları bilime büyük katkılarda bulunmuşlardır. Ama ne zaman ki birileri bilir bilmez bu tür çalışmaları suçlamaya başlamış , islam rönesansı da sona ermiş
İşte temel sıkıntı bu. Taharet alırken bağırsağına su kaçarsa abdestin bozulup bozulmayacağını, Mısırda sorulduğu üzere, eşin öldükten sonra cinsel birleşme yapılıp yapılamayacağını tartışacak, Atatürk heykellerini taşlayacak yerde Robot yapmaya, mikroçip üretmeye, kodlama öğrenmeye odaklanırsak o zaman bir gün bizde aya gideriz.