Sevgili okurlarım, Türkiye adalet istiyor, Türkiye yoksulluktan kurtulmak istiyor. Vatandaş açlığın, yoksulluğun bitmesini istiyor. Türk insanı refah ve huzur istiyor. Oysa iktidar ne yapıyor? Fakir halka, "Sabredin", "Şükredin" diyor. Toplum çok gergin, toplum çok mutsuz, gençler çok umutsuz. Politik baskılarla verilen cezalarla, hukuki olmayan yasaklarla muhalefet korkutulup susturulmak isteniyor. CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu'na verilen ceza ve konulan siyaset yasağı, toplumu germekten başka ne işe yarar? Hazımsızlıktır, hukuksuzluktur bu... Canan Kaftancıoğlu'na yapılanlar, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini kaybetmenin bir intikamıdır. Başka bir şey de değildir. Önümüzde bir seçim var. Türkiye yangın yeri. Her sabah yeni bir zam dalgasıyla uyanıyor vatandaş. Maliye Bakanı Nebati, zamları 12'den vuruyor. Daha dün ete yüzde 15, alkole yüzde 12-23, tuza yüzde 200 zam geldi. Çaya yüzde 43 zam geldi. Benzin, mazot zamları artık her gün oluyor. Yazık değil mi bu vatandaşa? Şu adaletsizliğe bakar mısınız? Milletin vergilerinin, Kur Korumalı Mevduat için dağıtılması büyük bir adaletsizlik. Yani işin özü; parasını Kur Korumalı Mevduat'a yatıranlar, bizim ödediğimiz vergilerden büyük çapta nemalandırılıyor. Fakirden toplayıp zengine dağıtma hikayesi buna denir. Bu bir haksızlıktır, hukuksuzluktur, adaletsizliktir. Peki vatandaş ne düşünüyor? İşte vatandaşın dilinden dökülen ve sokağa yansıyan acıyı ve isyanı dile getiren sözler. Bıçak kemiğe dayandığı için, vatandaş haykırıyor: “Artık kimseden korkmuyoruz ve susmuyoruz...”
AKP'ye yıllarca oyumuzu verdik. AKP'yi ilk yıllarında umut olarak gördük ve 2010 yılına kadar AKP, iyi şeyler yapmaya çalıştı ama artık götüremiyor. Ülke her bakımdan kötüye gidiyor. İnsanlar ekonomik bakımdan kan ağlıyor. Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı olmadan önceki yıllarında parlamenter sistemde başbakan iken halk onu umut olarak görmüştü. Ancak son on yıldır işler iyiye gitmedi. Bu sistem yürümüyor. Bu sistem ile Türkiye çok şey kaybetti ve geriledi. Ekonomi iflas noktasında. Enflasyon bütün hızıyla vatandaşı yoksul etti. Türkiye'nin iç ve dış borçları trilyon doları aştı. Bu ne demek biliyor musunuz? Bu şu demek; halk 2002 yılından bu yana yüzde 75 fakirleşti. Vatandaş artık gırtlağına kadar borç içinde yüzüyor. Kredi kartları şişip gitti. Vatandaş, borçla borç kapatıyor. Hukuk, siyasetin vesayeti altında bırakıldı. Demokrasi, adalet ve hakkaniyet rafa kaldırıldı. Çocuklarımız işsiz ve gelecekten endişeli. Vatandaş iktidarı eleştirdiğinde suç sayılıyor ve içeri atılıyor. Toplumda bir korku ve endişe hakim. Tarımda kendi kendine yeten bu ülkede tarım bitti. Bu ülkede hayvancılık bitti. El alemin parası bizim paramızın 15 katına çıktı. Bu toplum et yiyemez, sebze meyve alamaz duruma geldi. İşyerleri, şirketler teker teker batıp yok oluyor.
Sağlık ve eğitimde işler iyi gitmiyor. Bu ülkede her şey artık çok pahalı, zamlar dalga dalga üzerimize geliyor. Vatandaş şaşkın. Ülke günbegün geriliyor. Türkiye, bilimden ve laik eğitimden giderek uzaklaşıyor. Türkiye, Batı'dan kopuyor, çağdaşlıktan uzaklaşıyor. İnsanlar, kumpaslarla haksız ve hukuksuzca içeri atılıyor. Basın özgürlüğü bu ülkede derin bir yara aldı. Yandaş medya iktidardan nemalandığı için iktidarı asla eleştiremiyor ve halka doğru haberi vermiyor. Emekliler perişan, çiftçi perişan, esnaf perişan... İşsizlik çığ gibi büyüyor. Türkiye'nin dış politikası iflas etmiş ve dış itibarımız zedelenmiştir. Göçmen politikası Türkiye'ye ağır bir yük getirmiştir. Göçmenler adeta ülkeyi istila etmiştir. Çoğalan bu göçmen nüfusu, gelecekte milli birliğimizi tehdit eder noktaya gelmiştir. Yunanistan, yanıbaşımızdaki adaları adeta işgal etmiş ve silahlandırmıştır. Karasularımız adeta daraltılmıştır. İktidarın gıkı çıkmıyor. Cumhuriyet'in bütün değerleri satılıp savılmıştır. Bunlar ülkenin kurucu lideri Atatürk'e ve silah arkadaşı İsmet İnönü'ye 'ayyaş' muamelesi yapmıştır. Bunlar, İnönü için 'Darbeci' yaftasını yapıştırmıştır. Bu kabul edilir bir şey değil. Ayıptır, günahtır. Hukuk ne yazık ki nalıncı keseri gibi hep tek taraflı işler hale gelmiştir. Tuhaf olanda bu öyle değil mi? Vatandaşın ortak sesi şu: Demokrasi ve hukuk düzelmeden, başta ekonomi olmak üzere ülkede hiçbir şey düzelmez. "Sabredin, şükredin" demekle evdeki tencere kaynamıyor. Hiçbir yasak, hiçbir ceza vatandaşın midesini doldurmuyor! Vatandaş yurdun dört bir yanından böyle haykırıyor. Vatandaş kızgın mı kızgın... Doğruları söylemezsek olmaz...