Yalan, dolan al biraz da sen oyalan…
Günümüz siyasetinin aşağı yukarı şiirsel anlatımı bu olsa gerek!
Genel seçimlerden, yerel seçimlere uzanan ince yolda düzgün giden, tat aldığım bir konu da
yok gibi… Yalan, dolan, entrika, hırsızlık, dolandırıcılık, soygunculuk, yankesicilik…
Adama “şapkayı ters giydirecek” o kadar sıfat ve de polisiye dizilere taş çıkartacak sıfat var ki, saymakla bitmez… Yani ahlak bozukluğu, yozlaşma!
Hani yazılı, sözlü ve görüntülü basında her gün karşınıza çıkıp “100 kişiye sorduk” diye başlayan seçeneklere verilen cevaplar yukarıda saydığım sıfatlarla tıpa tıp aynı!
Herkes “siyasette de ahlak bozuldu!”, yozlaşma var” deniliyor…
Teşhis tamamen doğru… Peki, durup dururken son yıllarda ahlak, siyasi ahlak neden bozuldu, sebepleri nedir?
Ahlak kelime anlamı olarak “ Huy, mizaç, karakter” demektir… Yozlaşma ise “bozulma ve kötüleşme”dir… Yaşanan bu yozlaşma toplumumuzda kötü alışkanlıkların artmasına yol açıyor. İşte benim de ifade etmek istediğim budur. Dolayısı ile “Siyasi yozlaşma” da budur…
Bir başka deyişte şu: siyasi kirlilik… Özellikle bizim siyasal yapımız kişisel çıkarlara alet edilmiştir. Örneğin; rüşvet, zimmet, adam kayırmacılığı gibi…
* * *
Yazıma “Yalan, dolan al biraz da sen oyalan” diyerek başlamamın sebebi, siyasi yapımızın bozulmasına ışık tutmak içindi! Diğer ahlak bozuklukları, hırsızlık, dolandırıcılık da ülke insanımızın her gün karşılaştığı mağduriyetine yol açmıyor mu?
İsterseniz önce kendimden bir örnek vereyim; sizlere de sosyal medyadan gelen reklam adı altında pek çok gönderiler gibi bana da geliyor. Geçtiğimiz hafta iletişim cihazları satan bir kuruluş adı altında “Kullanıcılarımızdan bin kişiye, 500 kişiye bin lira, on bin lira ikramiye dağıtılacaktır. Müracaat ederek katılıyorum diye yazın” deniliyordu. Binlerce kişi gibi bende çekilişe katıldım. Ardından “Kazandınız” diye önce telefonlu bir arama geldi. Tüm bilgilerin ellerinde olduğunu belirten telefondaki hanım “hangi bankaya hangi hesaba yatıralım” dediğinde bende jeton düştü!
Profesyonel dolandırıcı (!) bana bir şifre verip, gidip bankadan almamı söyledi!
Takdir edersiniz ki, ilk işim önce firmaya, sonra da adı geçen bankanın şubesine gitmek oldu. Her iki müessesenin yetkililerine durumu anlatıp onların da duruma müdahale etmelerini istedim. Öyle de oldu… Sanırım bu konuda pek çok kişi aynı durumla karşılaşmış, hatta mağdur olmuştur.
Siyasette de oy avcılığı başladı! Vaatler, teklifler ve daha başka şekilde tecelli ediyordur!
Bakın, 15 milyon civarında memleketimizin anlı öpülecek emeklilerimize de ayladır maaşlarına zamlar yapılacağı ifade edilmesine rağmen henüz bir arpa boyu mesafe alınmış değil. Durumdan istifadeyle koltuk transferleri yapılarak, değerli emeklilerimiz oyalanmakta, zamların altında ezildikçe ezilmelerine göz yumuluyor! Yazıktır, günahtır.
Emekliler 7 bin 500 lira ve altında aldıkları maaşlarla ev kirası, yiyecek, giyecek, hastalık, çocuk, torun eğitimlerine nasıl para ayırabilir Allah aşkına!
Nitekim İktidar Partisinin bir milletvekili de 73 bin liralık vekil maaşı ile geçinemediğini alenen açıklıyorsa varın siz açlık, yoksulluk sınırı altına kalanlara ve de çeşitli ikramiye dolandırıcılarının kandırdığı sosyal medya mensuplarını düşünün!
Evet, ben yazmaktan yoruldum, şimdi yoksulluk sınırı altında ezilen (!) sayın vekillerimize topu attım! Onlar da oyalansınlar ki, Yüce Meclis çatısı altında biraz ses çıkarsınlar!
* * *
Urla Merkez’de, İskele meydanında, Çeşmealtı’nda, Zeytinalanı’nda gazeteci meslektaşlarımla sık sık biraraya gelip “Ne olacak bu memleketin hali?” diye konuşuruz. İşte bu buluşmalarımızda beni tanıyan emekli bir kardeşim “kirli siyasetimizin” iktidar kanadının yerel seçimlere nasıl hazırlandığını şu fıkra ile anlatmaya çalıştı:
SEÇİM NUTKU
Politikacının biri seçim arifesinde, seçim için yazdığı nutkunu evinde prova ediyordu.
Karısının karşısına geçip gür sesi ile bütün nutku okudu ve sordu:
“Nasıl buldun karıcım?”
“Çok güzel”
“Peki ne anladın?
Kadın: “Gürlemenden başka bir şey anlamadım”
“Öyle ise tam istediğim gibi olmuş…”
* * *
Çeşmealtı’nda da yine emekli bir vatandaşımız zamlar ve de son Motorlu Taşıtlar Vergisi konularını hatırlatıp “Yeni vergiler, zamlar gelir mi? Bu fikirleri kimler veriyor?” diye sordu.
Ona da ben şu fıkra ile cevap vermeye çalıştım:
AKIL VERGİSİ
Fransa Kralı XV. Louis’e yaranmak isteyen saray mensuplarından biri, kralın huzuruna çıktığı bir sırada, Haşmetlim, demiş. Aklıma yepyeni bir vergi koymak geldi. Bu öyle bir vergi olacak ki, herkes severek ödeyecek. Adı da “akıl vergisi” olacak.
Kral bıyık altından gülümsemiş:
“Mükemmel bir fikir bu.” diye cevap vermiş.
“Bir istisna olarak da siz bu vergiden muaf tutulacaksınız herhalde!”