Hepimiz son günlerde sosyal medyada dönen Dilan Polat ve eşinin ne iş yaptığını konuşuyoruz. Hatta Dilan Polat’ın ‘devlet’ temalı üst perdeden bizlere ayar veren mesajlarını izliyoruz.
Dilan Polat ve eşi özelinde olmamakla beraber ülkenin tam olarak bahsettiğim sorunu bu. Bu insanlar kim? Ne iş yapıyorlar? Eğitimleri ne? Neden ünlüler? Nereden bu büyük kazançlara sahipler? Sorularını sormadan edemiyorum.
Maalesef okuyup, eğitime bir ömrünü adayıp, iyi bir ailenin iyi bir evladı olarak yetişip, sıfırdan iş ve hayata atıldıysan bu paraları kazanamıyorsun. Bu gelir düzeyine bir ömür çalışsak sahip olmamız imkânsız. Peki o zaman biz neden okuyoruz? Ya da gencecik çocuklar neden hayatlarının baharında köle gibi çalışıp, üç kuruş maaşa açlık sınırı altında yaşıyorlar?
Eğitimin önemsenmediği, avantaj olarak görülmediği ülkelerde maalesef bu tarz yaşamlara özeniliyor. Ve bu toplumsal bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. İyi eğitim alan ve imkanı olanlar başka ülkelere gidiyorlar. Çünkü hak ettikleri gelir ve itibara ancak oralarda sahip olacaklar. Diğerleri ise gelir düzeyinden memnun olmayıp her türlü yolun mubah olduğunu düşünen, saçma sapan işlere karışan binlerce genç olacak. Çünkü esas para, gelecek ve önlerine hunharca pompalanan o gösterişli hayatları, sosyal medyada hayatını sergileyen yaşayabiliyor.
Eski kafalı ya da geleneksel denebilir ama bu kadar göz önünde yaşanan hiçbir hayat sağlıklı ve güvenli gelmiyor maalesef. Ve sonuçlarını elbette kısa vadede çok hissetmeyeceğiz. Ama on yıl sonrasında anlamaya başlayacağız neler kaybedip, neler yapmış olmamız gerektiğini.
Hiç olmayan hayatlar
Uzaktan tanıdığım birinin hayatının tamamen yalan çıkmasına şahit oldum geçtiğimiz günlerde. Neler yaşadı, neler geçti başından bilmiyorum ama benim tanıdığım zamanlarda gayet normal bir hayatı vardı. Sosyal medya üzerinde kurduğu hayatının baştan aşağı yalan olduğu ifşa edildi. Ve maalesef çok acımasızca yapıldı bu. Elbette yalan söylemesi, hoş karşılanabilir değil, yasal olarak sıkıntılı olan durumlar da var konuda fakat bu kadar acımasızca birine, hele ki travmatik bir durumun söz konusu olduğu birine bu kadar acımasızca vurulması beni hem üzdü hem de ne kadar güvensiz bir ortamda olduğumuzu bir kere daha doğruladı.
Estetik ameliyatı çılgınlığı
Bir diğer ürkütücü durum ise; değişen güzellik algısı. Çılgın bir estetik operasyonu furyası, her yerde onlarca değişik makyaj tüyosu, malzemesi. Dudak dolgusundan, karın kası yaptırmaya kadar skala çok geniş. Sosyal medya uygulamalarının sunduğu o güzellik filtrelerinin gerçek hayata evrilmesi.
Fizyolojik bir rahatsızlığa sebep olan her tıbbi müdahaleye varım. Ama hiçbir sorun yaratmamasına rağmen basit bir işlem için bile olsa bıçak altına yatmak, hele o gencecik yaşlarda büyük problem.
Ama maalesef bize dayatılan bu güzellik kurallarının içinde yetişen ve yetişmiş olan bir nesil var. Ve gördükleri, öğrendikleri maalesef sadece bu.
Umuyorum bu topraklarda eğitimin önemini daha iyi kavrayabildiğimiz günlerdir bizi bekleyen… Umarım güzel günlere sandığımızdan daha yakınızdır.