Başta siyaset olmak üzere, ülkemizdeki tüm kurum ve kuruluşlar ciddi bir sınavdan geçiyor…
Gün, adeta “hesap verme gününe” dönüştü…
ABD ve Rusya’nın, Ortadoğu’da estirdiği “Yalan ve talan rüzgarlarına” kendisini kaptıran
iktidar ile muhalefet “kürsü savaşları” yüzünden maalesef vatandaşın dertlerini görmüyor ya
da görmemeye çalışıyor!
Varsa yoksa yalan!
Gün, “Hesap verme günü” ama, hırsızlık, yolsuzluk, plansızlık, üzerine hesap sorulduğunda tek cevap var: “Yalan”...
Vatandaş “işsizim, geçinemiyorum, canımdan bezdim” diyor…
Gençler evlenemediğinden, analar-babalar çocuklarının yanlış eğitim politikalarının girdabında savrulduğundan, devletin lüzumsuz harcamalarından söz edilince “yalan” denilip bir de “kıskançlıkla” yaftalanıyor… Trump ve Putin bizimle pinpon topu gibi oynarken, Bay
Kemal ile Recep Bey “Yalan,vallahi yalan” diye karşılıklı itibarsızlaşma yarışına giriyor…
İstanbul’dan Seval Keleşer de gönderdiği mesajında haklı olarak şöyle yakınıyor: “Vay arkadaş! Aldatıla aldatıla gerçeklere bile şüphe ile bakar olduk!”
Tabii ki, iç ve dış siyasette “yalan rüzgarları” eserken, Suriye- İdlib ve Libya’dan da gelen “şehit” haberleri içimizi burkuyor. Bu arada deprem felaketinin yaralarını sarmaya çalışırken Çin’de meydana gelen ve dünyayı saran corona virüs de kapımıza dayandı. Amma velakin “Yalan rüzgarları” şüphelerimizi bile alıp götürdü!..
***
Yalan… Yalan … Peki, yalan nedir?
Bu sıfat “Aldatma ereğiyle gerçeğe aykırı olarak söylenen söz” olarak kullanılır… Dolayısı ile çok sık, hiç çekinmeden ve kolaylıkla yalan söyleyen kimseye de “Yalancı” denilir… Sanırım şimdi sizler de kimin “Yalancı” olduğunu ortaya çıkarmak için bir elektronik alet, yani birer “yalan makinesi” edinme peşine düşeceksiniz!
“Yalandan kim ölmüş” ya da “yalandan kim ölmemiş” demeyin!
Bulduğunuzda bana da haber verirseniz sevinirim…
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni ve kaypak yol arkadaşı Putin’e, İdlib konusunda kararını “Bu ay
sonuna kadar” diye açıkladı. Bugün yılın ikinci ayının da sonu; yani 29 Şubat 2020…
Bakalım dananın kuyruğu kopacak mı?
Fikret Akyol’un da attığı şu mesaj çok enteresan: “Silah satanlar barış istemezler… İlaç satanlar
sağlık istemezler…Dini satanlar da bilgili adam istemezler… Ben de bu üçünü istemiyorum…”
***
Dün, değerli dostum, abim gazeteci- yazar Öcal Uluç’un sevgili eşi ve kıymetlimiz Özay hanımın
geçirdiği kaza dolayısı ile eşimle birlikte Urla’da idik. Aileyi ve de Urlalı dostları orada görme fırsatını bulduk. Regaip kandilimizi dolayısı ile gerek şahsi, gerekse ülkece içinden geçtiğimiz bu
dertlerin, yalan-dolan ve kıskançlıkların son bulması için dua ettik.
***
Rüzgarlı da olsa Urla’nın doyumsuz sahili ve güzelliklerini gözden geçirme imkanını bulduk. Özellikle değerli dost Mahmut Tolon’un, Yasemin Tutal’ın sorumluluğunda çıkardıkları “ Yarım Ada-Org.” adlı nefis baskılı ücretsiz dağıtılan yayını da görüp inceledim. Çeşme-Güzelbahçe- Karaburun- Seferihisar’ı kapsayan yayınında “Urla’nın 5 gizemi” harika bir üslupla anlatılmış. Dilerim sizler de görüp incelersiniz.