Gençlik yıllarımızın, 68 kuşağının vazgeçilmez sloganlarındandı "Yankee go home (Amerikalı evine dön)." Her mitingte hançerlerimiz yırtılana kadar bağırıyorduk. Başka sloganlar da vardı. "Bağımsız Türkiye", "Nato'ya Hayır" gibi.

Karanlık güçler, egemenlerle işbirliği içinde, taşeron örgütleri ve kandırılmış gençleri üzerimize sürüyorlardı. Sloganları hazırdı "Komünistler Moskova'ya", "Amerika gitsin Rusya mı gelsin?" gibi çığlıklar atılıyordu. Bugünkü kadar olmasa bile satılık medya yine sahnede yerini almıştı.

İkinci Dünya Savaşı'nın bitmesinin hemen sonrasında başlayan soğuk savaş döneminden Türkiye de etkilenmişti. 1950 yılında başlamıştı her şey. Missuri zırhlısının Türkiye'yi ziyaretinde beklenmedik şeyler olmuştu. Genelevler valilik emriyle badanalanıyor, Beyoğlu'nda iş yerlerine İngilizce levhalar asılıyor ve Dolmabahçe Sarayı yanındaki Bezmi Alem Valide Sultan camiinin minareleri arasına "Welcome" mafyası asılıyordu. İşte ünlü "Komünizmle Mücadele Derneği"nin kuruluşu da bu yıla denk geliyordu. Üyeleri arasında Celal Bayar, Adnan Menderes, Cemal Gürsel gibi isimler vardı. Derneğin Diyarbakır Başkanı Recai Kutan'dı. Erzurum kurucusu kimdi? derseniz, hemen söyleyeyim; Fetullah Gülen.

Daha sonraki yıllarda Abdullah Öcalan-MİT ilişkilerini araştıran yiğit gazeteci Uğur Mumcu, bir yazısında Öcalan'ın bu derneğin toplantılarına katıldığını yazacaktı. Ülke, işte böyle bir ortamda karanlıklar yumağında yuvarlanıp duruyordu. Uzun süren sessizlikten sonra 68 kuşağı ortaya çıktı. Tüm haksızlıklara karşı çıkılıyor, ABD emperyalizmine baş kaldırılıyordu. Gücünü Atatürk devrimciliğinden alan bu kuşak, tam bağımsız Türkiye istiyor, Amerikalının evine dönmesini, Amerikan üslerinin kapatılmasını, ikili anlaşmaların yeniden gözden geçirilmesini talep ediyordu. Haliyle fincancı katırları ürkmüştü. Karanlık güçler devreye girdi. Vurdular, kırdılar, işkence yaptılar, öldürdüler, idam ettiler.

Yine Dolmabahçe'de Amerikan askerlerinin denize dökülmesi sonrası tüm karanlık güçler devreye giriyor, 6. Filo gemilerini kıble yapan bir grup, halkı cihada davet ediyordu. Yapılan tahrikler sonuç vermiş, tarihe 'Kanlı Pazar' olarak olarak geçen bu günde Taksim'de iki kişi, polisin gözleri önünde öldürülmüştü. Bugün Gazetesinde Mehmet Şevket Eygi, “Komünizm küfrüne karşı hemen silahlan” çağrısı yapıyordu. Kanlı Pazar'dan 20 gün sonra Eygi'nin Hollanda'daki hesabına Cidde'den 350 bin dolar gönderildiği öne sürülüyordu .

Geldik bugüne... Suriye'de her gün Mehmetçikler, Amerikan silahlarıyla, havanlarıyla, roketleriyle öldürülüyor. Daha iki gün önce Kamışlı'dan terör örgütüne gönderilen Amerikan zırhlı araçları görüntülendi.

Başta Erdoğan olmak üzere tüm AKP yetkilileri ABD'ye ateş püskürüyor. Erdoğan'ın söylemlerinden bazıları şöyle;

"Bugüne kadar bize söylediği her şey yalan ve manipülasyon olanlarla Suriye'de çözebileceğimiz bir sorun kalmamıştır."

"Türkiye'nin ABD'ye karşı bir planı yoktur. Ama ABD'nin Türkiye'ye karşı bir planı olduğu açıktır."

"İnşallah YPG dağlarında açılan Amerikan bayraklarını size göndermek zorunda kalmayız."

"Ey Amerika! Siz bizden yana mısınız? Terör örgütü PYD'den yana mısınız?”

Ve daha sert sözler, haykırmalar....

İyi ki Erdoğan bu sözleri 1968'de söylememiş. Yoksa Komünizmle Mücadele Derneği, dönemin satılık medyası kim bilir neler söyler, neler yazardı kendisi hakkında?