Elbette, güncel tıp, bir sanatçı beynindeki sol temporal ve lateral prefrontal korteksin hangi nöron, yolak ya da sinapsının reseptörlerini uyararak bir esere dönüştürdüğünü henüz tam olarak açıklayamamakta. İnsan genomunu oluşturan yirmi üç bin genin büyük çoğunluğu beyin ile ilgilidir ve yüz milyarı aşkın nöron da, Devrim Erbil yaratısında, belleğini oluşturan hipokampus ve duygularının havuzu amigdalasının desteğinde, prefrontal korteksin mastrosu altında, tüm bilinç bütününü pürüzsüz bir devamlılıkla eserlerindeki çizgilere yansıtır.
Tıp ile sanat, kültür tarihinin başlangıcından bu yana yoğun bir ilişki manzumesi sergiler ve hatta çoğu hekim bir yandan da sanatçı kişiliği ile ön plana geçer. Bunda, eski çağlarda tıp zenaatı ile sanat icrasının aynı kişilikte var olması yanında, kalıcılık ve gelecek kuşaklara uzanan varolma arzusu herhalde yadsınamaz.Bazen de var olan hastalıklar, sanatçının yaratma potansiyeli artırmıştır: Chopin, uzun süre mücadele ettiği verem hastalığının alevlenme dönemlerinde, Van Gogh epilepsi nöbetlerinde, ünlü heykeltraş C.Claudel ise psikoz ataklarında en iyi eserlerini meydana getirmişlerdir. Elbette, klasik müziğin iki dehasının isimleri de burada zikredilebilir: Bach’ın kör olması ya da Beethoven’ın sağırlığı, onların eserlerinin yaratılmasına engel olmadığı gibi müziklerinin olağanüstü tınısına katkı sağladı.
Harfler, çizgilerden oluşur ama yetenekli kişilerin ellerinde, harfler ölümsüz şiirlere evrilir. Referansları sarsıp yıkarak farklılaşan metinler ise yüzyıllarca hükümdarlığını sürdürecek başyapıtlara dönüşür. Devrim Erbil resimlerindeki belirginleşen çizgi, Onun dünyasındaki ilhamı,tekilden anonime bir duygu durum kurgusu olarak tuvale geçirirken, adeta karşınızda bir şiir olarak beliriverir. Devrim Erbil resimde şair, çizgi düzleminde şiir sunar izleyicisine.
Erbil, resimleri bir edebi eser şeklinde düşünüldüğünde, fırçası kalemleşir, çizgiler harf ve kelimelerle metinleşir, algısal olarak kitap bittiğinde,bir anlatı olarak şehir kuşbakışı görülen, hissedilen, farkedilen bir estetik son ürün halindedir artık. Renk soluklaşır, çizgi estetik olarak somutlaşır ve kent var olur. Enteresan biçimde, kuş gibi canlılar var olsa da insan unsuru yoktur Devrim Erbil resimlerinde! Ama dinamizmi hissedilir. Çünkü kent silüeti ana unsurdur ve kentler insanların kitlesel kümelendiği yerlerdir. Aslında, Erbil resimlerinde çizgi, geometri ve grafik, vazgeçilmez kutsallıkta bir ana unsur olarak tuvaline penetre olur. Kullandığı farklı tarzları kapsayan çalışmaların ortak DNA’sını oluşturan malzeme yap yalın çizgidir.
Yaşadığımız yüzyılda efsanevi bir isim olan Devrim Erbil üzerinden yaratıcılığın tıbbı sürecine bir göz atmak istedim, bu yazımda. ‘’Gelenekten çağdaşlığı, doğumdan kentlilik ruhuna, minyatürden soyuta, şiirden tuvale, renk ve çizgiden sanata, ilhamdan ve duyarlılıktan yaratıya, maviden derinliğe, genlerden kültür izlerine, iç zenginlikten ermişliğe, tek renkten kosmosa , yalınlıktan komplekse’’ giderken, yoğun, özverili ve biteviye devam eden çalışmalarıyla Devrim Erbil’in yaratma sürecinin tıbbi analizi yapılabilir mi?
Yaratıcılığındaki trans hali ya da herkesin bildiği hali ile ilhamında,çevresindeki dış etkenlerden soyutlanıp beyninde oluşan eserini tuvale yansıtırken yaşadıkları, MR gibi tıbbi görüntülemeler ile kaydedilse bulgularımız ne olurdu?
Son tahlilde, sanatsal yaratım ve buna yönelik eylem kuşkusuz bir beyin ürünüdür.Devrim Erbil’de beyin, yaratım sürecinde oluşturduğu özgünlüğü, topluma ve kollektif bilince açar. Bu, üretim döneminde de görülür, kişisel yaratıcılık yolculuğunun duraklarında olagelen çoklu katkıyı içselleştirir ve bireysel sanat yaratısı özel bir ekosistem yaratarak anonim/çoğul eser estetiğine evrilir, sonuçta da resminin varolma sürecinde sosyal bir çoğulluk kazanır. Böylece, ifadelerindeki ‘Çizgi’ sınırsızlığı, kitleselleşir. Bir anlamda, resimlerindeki kentsel anatomi, kemik iskeleti çizgi ile belirginleştirirken içinde dinamizmi, kendisinin coşkun iyimserliğinde şehri yeniden inşa eder. Bütün kariyeri boyunca, ilk edindiği üslup ile inanılmaz bir özümseme içinde yoluna devam ederek, kişiliğini,kentini,doğasını ve iyimserliğini tuvaldeki çizgilerine özgün eser olarak yansıtıp, yaşama, eşsiz bir güzelleme yaparak ölümsüzler vadisine doğru ilerleyen Devrim Erbil’e selam olsun.