Yaşlanma, kompleks bir süreç ve biyolojik olduğu kadar psikolojik ve sosyal alt başlıkları da kapsar.
Canlı, varolması ile birlikte, belirli bir süre içinde mature olur, sonrasında da fizyolojik kapasitesi giderek azalır ve yaşam fonksiyonları aksamaya başlar.
İnsanlar için günümüzde yaşlanmanın başladığı yaşlar 60'lardan 85'lere kadar yükseldi. Artık yaştan ziyade yani kronolojik yaş yerine biyolojik yaş esas alınmakta.
Ömür ile vücut büyüklüğü arasında da herhangi bir bağlantı yok, örneğin bazı balina ve kamplumbağa türlerinin yaşam süreleri 300 yılı aşabilirken filler insanlara yakın bir ömür süresine sahip.Yaşlanma hızında bireysel farklılıklar da çok önem arz eder. Genetik ve beslenme, sigara ve alkol gibi toksik madde kullanımı, madencilik tarzı meslekler ile sosyal çevrenin oluşturduğu çevresel (ekzojen) faktörler yaşlanmada etkindir.
Yaşlanmayı herhalde, tüm davranışları yaşa bağlı sınırlamalarla dolu çocuklar dışında arzu eden başka kimse yoktur! İlginç olan husus ise, yaşlanmada deneyim ve yaşanmışlıklar bağlamında entelektüel kapasite artarken vücudun fizyolojik kapasitesinin ters orantılı olarak azalmasıdır.
***
Bilindiği gibi, vücut ağırlığının büyük bölümünü kas kitlesi oluşturur. Yaşlınma ile sarkopeni denilen kas kitle kaybı meydana gelir. Bunun nedeni, kas hücresinde ortaya çıkan metabolizma farklılaşmasıdır. Teknik terimle bu hücreler anabolik değil katabolik bir döneme geçer. Yani, hücreler giderek büyümemeye dolayısı ile de azalmaya başlar. Burada bahsedilen şey hücre yaşlanmasıdır. Yaşlandıkça hücre yenilenme hızı da düşer, çocuklardaki gibi çok hızlı ve sağlıklı değil, yavaştır. Çünkü serbest oksijen radikalleri gibi metabolik ve ek olarak genetik deficitler, organellerinin ve bir bütün olarak hücre ve dokuların işlevlerini bozarak kısır döngü şeklinde yaşlılık süreçini hızlandırır.
Bu noktada, vücuttaki protein yetersizliği birçok rahatsızlıklara ve hastalıklara yol açtığı gibi, yaşlanmayı da hızlandırır. Kas hücresinin fonksiyonları ve çoğalması için gerekli bazı hormon ve hormon benzeri maddelerin içinde IGF-1 denilen karaciğerde üretilen insülin benzeri büyüme faktörleri çok önemli işlevlere sahip olması ile dikkati çeker. Bu hormon insülin gibi kas hücresinin GLUT4 denilen özel reseptörlerini kullanır. İnsülin bu mekanizma ile hücre içine glukozu itekler ve hücre bundan yaşamı içim gerekli enerjiyi üretir. Ancak, insülin direnci gibi bir durum varsa, zaten yaşlılıkla miktarı düşen IGF-1 hormunu, GLUT4 kapısını kullanarak hücre içine girip büyüme ve çoğalma yapıcı etkisini oluşturamayacağından yaşlanma da hızlanır.
***
Bu mekanizmayı yavaşlatmak mümkün olabilir mi? Tüm bilim insanlarının neredeyse ortak çalışma amaçlarından birisi de yaşlılığı durdurmak ya da yavaşlatmak üzere yapılan çalışmalara odaklıdır. Bireysel olarak dengeli beslenme, ideal kilo ve egzersiz neredeyse ortak önerilerdir. Yaş ilerledikçe, karbonhidrat ve genel olarak şeker tüketiminin azaltılması, yemek aralıklarının artırılması, akşam yemeklerinin erken yenilmesi şeklinde tavsiyeler artırılır.
Makalemizde kas hücresi ve yaşlanma konusu içinde proteine fazla yer vermemizin nedeni, kurban bayramını bir kaç haft önce geçirmemiz dolayısı iledir. Kuşkusuz normal kas hücresi için protein dışında sıvı,elektrolitler dahil bir çok ihtiyaç listesi söz konusudur. Ancak konu yaşlanma olunca, 2070'li yıllardan sonra 80 yaş üstü bireylerin nüfusunun 850 milyonlara ulaşacağı göz önüne alındığında, sadece hücre metabolizmasını le almanın yetersiz olacağı bir düzleme doğru insanlığın hızla yol aldığını görmrkteyiz.
Kayıtlara göre 1997 yılında 122 yaşında ölen bir Fransız (Jeanne Calment) en yaşlı insan olarak kabul ediliyor. Ancak sınırları 1000 yaşa kadar çıkaran Profesör Aubrey De Grey gibi bilim insanları da var. Yaşla beraber ortaya çıkan kalp, kanser ve demans gibi hastalıklar da bir başka olgu. Dolayısı ile uzun yaştan ziyade sağlıklı bir ömür ya da hastalıkları mümkün olduğu kadar geciktirme, sağlık sektörünün temel amacı gibi görünüyor. Genetik mühendisliği ve rekombinant teknolojisinin günümüzde imkan dahiline soktuğu klonlama dahil başta etik olmak üzere bir çok soruna zemin hazırlıyan gelişmelere değinmiyorum bile!
Tarihin en büyük figürlerinden Büyük İskender 32 yıllık bir ömür sürmüştü. Fatih Sultan Mehmet de öldüğünde 49 yaşında idi. Napolyon 51, Atatürk ise 57 yaşında vefat etmişti.
Aslolan, bir ömre kaç yılın sığdırıldığı değil, o ömürde kendiniz ve insanlık için ne yapabildiğinizle ilgili bir düşünce yapısı herhalde!