Dr. Shiro İshii, konunun uzmanları dışında bilinmez. İkinci Dünya Savaşı boyunca özellikle Çinli esir ve siviller üzerinde canlı deneyler yapan ve on binlerce insanı kobay olarak kullanıp katleden bir Japon tıp doktoru.

Eğer savaş biraz daha devam etse idi, başta ABD kentlerinden California olmak üzere bir çok kente kamikaze uçuşları ile, geliştirdiği biyolojik silahları tatbik edecekti!

Japon biyolojik savaş birimi ünlü 731 Birimi'nin başındaki korgeneral İshii, Kyoto Tıp okulundan 1922'de mezun oldu. Atandığı Tokyo Ordu Hastanesi adına iki yıl boyunca Batı ülkelerinde biyokimyasal savaş gelişmelerini inceledi, ortak araştırmalar yaptı. Ülkeye döndüğünde, gizli 731 Birimi'ni kurdu. Dönemin imparatoru Hirohitu'nun kardeşi prens Yasuhito Chichibu'nun katıldığı bir konferansta canlı esir denekler üzerinde bakteriyolojik savaş etkilerini gösterdi ve ölen deneklerdeki organ hasarları için canlı diseksiyonlar yaptı! Ordunun biyolojik harp başkanı olarak atandı. Savaş boyunca toplama kamplarındaki onbinlerce esir Rus ve Çin asker ve sivil, artık İshii'nin toksik, bakteriyel ve fizyolojik deney kobayları idi. Yaptıklarından bazıları, anestezi yapmadan organ çıkarmak, vücuda çeşitli bakteriler enjekte ederek ölümcül enfeksiyon geliştirerek izlemek, uzuvları dondurup gangren gelişmesini takip etmek şeklinde idi... Küretaj ya da yapay inme-kalp krizi-hipotermi oluşturma şeklinde fizyoloji deneylerini saymıyorum bile!

***

İkinci Dünya Savaşı'nda Japon yenilgisi kesinleşince, Japon ordusunun ilk işi, bu deneylerin yapıldığı 731. Birimi bombalayıp yok etmek oldu. Üstelik orada görevli 150 kadar kendi askerini de öldürmek pahasına! Çünkü insanlık ve etik dışı uygulamalar, bunları uygulama izni veren ordu karargahının bile dayanabileceği şeyler değildi!

Shiro İshii'nin akibetini merak edenler için yazalım: Amerikalılar tarafından tutuklandı, Çinli ve Rus askerlerinin ısrarlı kovuşturma ve yargılama taleplerine rağmen, Amerikalılara deney bilgilerini verme karşılığında, Tokyo Savaş Suçları Mahkemesi'nden dokunulmazlık aldı ve ABD'nin Maryland kentinde, 67 yaşında kanserden ölene kadar yaşadı!

***

Josef Mengele de buna benzer ama daha çok bilinen bir savaş suçları dosyalarına sahip! Vizyonu, Shiro İshii kadar sınırlı değildi! Tahmin edildiği kadarı ile, Nazi Almanyası'nda Auschwitz-Birkenau kampına getirilen minimum 1.1 milyon insanın vahşice deneyler için öldürülmesinin tek sorumlusu! Mengele'nin Auschwitz kampı dışında sorumlu olduğu diğer kamplar da gözönüne alındığında, sadece esir asker değil, Yahudi, Çingene ya da eşcinseller dahil altı milyona yakın insan, tıbbi deneyler, işkence ve açlık ile ya da gaz odalarında toplu olarak kurban edildiler.

Mengele, İkinci Dünya Savaşı öncesi antropoloji ve tıp branşlarında Münih ve Franfurt Üniversitelerinden doktora derecesine sahibi olacak kadar eğitimli birisi. Kalıtsal Biyoloji ve Irklar ve özellikle de ikizler üzerine genetik alanında yaptığı araştırmalarla biliniyor. Nazi Partisine gönüllü üyeliği sonrası SS'ler içinde kendine yer buldu ve savaşa da basit bir taburun sağlık görevlisi olarak katıldı. 1943 yılında Auschwitz'e atanması ile önce ikizler üzerinde yapmış olduğu genetik çalışmalar, daha sonraları insanlık tarihinin en acımasız savaş suçlularından olmasını sağlayacak ve kendisine ölüm meleği sıfatını verdirecek çalışmalara yelken açtı!

Mengele'yi de, savaş suçlusu olarak bir mahkumiyetin beklediğini düşünmediniz değil mi!? Wolfgang Gerhard, Dr. Fausto Rindon ve S. Josi Alvers Asipiazu sahte isimleri ile Brezilya, Arjantin ve Güney Afrika'da, kalp kriznden ölene kadar 7 Şubat 1979 yılına kadar yaşadı!

***

Bu konuyu, bugünlerde vizyonda olan 'atom bombasının babası' olarak bilinen ABD'li teorik Fizikçi Julius Robert Oppenheimer'ın otobiyografik filmini izledikten sonra ele almaya karar verdim. Oppenheimer 1925 yılında Harvard'dan mezun oldu ve daha 22 yaşına basmadan doktora derecesini aldı. 1926'larda Campridge ve Göttingen Üniversitelerinde de çalışmalar yaptı.

Şimdilik 250 milyon dolarlık hasılatı ile dikkat çeken Universal Picture yapımı, Cristopher Nolan imzalı bu epik film, Cilian Murphy, Emily Blunt, Matt Damon, Leslie Groves ve Robert Downey Jr'ın mükemmel performansları ile şimdiden birkaç Oscar alacak intibayı oluşturuyor. Her ne kadar, aynı dönemde vizyona giren Greta Gerwig'in Barbie filmine izafeten sosyal medyada Barbenheimer olarak anılsa da , konusunda bir kült film örneği olarak yerini alacağı kesin gibi.

***

Oppenheimer, Mengele ve İshii, hemen hemen aynı tarihlerde doğdu, iyi eğitim aldılar ve ikinci dünya savaşında spectrumun farklı taraflarında yer alsalar da, yaptıkları çalışmaların sonucu sayısız insanın hayatına mal oldular!..

Kai Bird ve Martin J. Sherwin'in Oppenheimer'ı anlattıkları ve İttaki yayınlarından çıkan Amerikalı Prometheus isimli otobiyografik kitapta, atom bombasını yapmak için oluşturulan Manhattan Projesi'ne liderlik yapması için kendisini iknaya gelen General Leslie R. Groves, Oppenheimer'a şunu söyler: Bu savaşı ve tüm savaşları bitirecek bir silah yapacaksınız! Ama savaşlar bitmedi!

İkinci Dünya Savaşı sonrası, 1949 yılında Cenevre Sözleşmesi ile savaş hukuku ve savaş sırasında kabul edilemez faaliyetler düzenlendi, bu kapsamda kasten öldürmeden biyolojik deneyler dahil işkence veya insanlık dışı muamelelere kadar bir çok eylem yasaklandı. Evrensel Hukuk Kuralları (kimyasal ve biyolojik silahların ve antipersonel mayınların yasaklanması), Cenevre Sözleşmesi'nin yaptırımları ve 1998 yılında Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin ihdası, insanlığı, aşırılıklardan ve hedef ötesi sivil zararlardan kaçınmak için silahlı çatışmaları, sınırları belirlenmiş alanlarda kontrolünü sağlamış görünse de Savaş Suçlarının, son Rus-Ukrayna Savaşı'nda da ,11 Temmuz 1995 yılında 8372 Boşnak'ın katledildiği Srebrenitza'da da işlenmeye devam ettiğini gördük..

Ne yazık ki, devlet görevlilerinin bu suçlar için her zaman çeşitli meşruiyet gerekçeleri oldu.

Savaşlar, ülkeleri ve yaşamları radikal dönüştürme gücüne sahiptir ama tüm yıkım, acı,vahşet ve kötülük insan eliyle yapılmaktadır!

Savaşsız bir dünya dileyelim.