Çocukluğumun ütopik isteklerindendir, en sevdiğim sinema artistlerinin aynı filmde rol alması ya da aynı anda rol aldıkları bir filmi izleyebilmek… Elbette, o yıllarda -ki, tek kanallı ve siyah beyaz yıllardan bahis vuruyorum; zaten bir sinema filmini televizyonunuzda izleyebilmek için on ya da on beş gün beklemeliydiniz. Özellikle, Türk sinemasının kahkalara boğan Kemal Sunal’lı, Zeki-Metin’li ya da aksiyon içeren Cüneyt Arkın’lı ya da aşk kokan Türkan Şoray’lı filmlerini günümüzde olduğu gibi ardı ardına televizyonlardan izleyebilmek ne mümkün? Al eline kumandayı, üç, beş kanal değiştirince mutlaka birine rastlarsınız şimdilerde... Dahası, artık internet üzerinden ekranlara taşınan seç-izle formatları var ki, kanal kanal aramaya bile gerek yok; ilgili platforma giriş yap, filmi bul ya da seç ve izle…
Her neyse, çocuk aklı işte… En sevdiklerimi aynı ekranda görmek isteğiydi bu olsa gerek… Tabii, Türk sinemasında bu şekilde örnekler çokça değil, belki Hababam Sınıfı serisi veya ailesel konuları işleyen, özellikle de Adile Naşit ve Münir Özkul ikilisinin anne-baba rollerini üstlendikleri filmler kısmen sayılabilir. Ama benim o günlerdeki hayallerime, Amerikan sineması cevap veriyordu çok sonraları; Cehennem Melekleri adlı aksiyon konulu seride, neredeyse en ünlüler bir araya geliyorlardı. Hatta, Marvel ve Walt Disney prodüksiyonları bile, kendi ürettikleri kahramanları ayrı ayrı oynatmak yerine, aynı senaryolarda birleştirmeye başladılar. Ve bu çalışmalar oldukça başarılı sonuçlar almakla birlikte, seyirciyi de çok olumlu yönde etkiliyor ve gişe rekorları kırıyordu.
Bu kadar çok film kahramanını bir senaryoda birleştirmek fikrini hemen bir takım oyunu olan futbola devşiriyorum.
Benzer davranışlara yani farklı ekiplerin en iyi sporcularını bir araya getirme çabalarına tanık olduk sıkça… Mesela benim ilk aklıma gelen örnek; yaklaşık yirmi beş yıl öncesinin İstanbulspor’u… Hani Uzan Grubunun sponsor olduğu, Cem Uzan’ın da evlat gibi sahiplendiği sarı-siyahlı İstanbulspor. Hatırlamayanlar için yazalım;
Nasıl ki, benim çocukluğumun ütopyasıydı ünlülerden oluşan filmler, Cem Uzan’ın ki de ülkeye başbakan olmak ve aynı anda da bir futbol takımına sahip olmakmış! Tanıdık geldi değil mi? İtalya eski başbakanı Berlusconi’yi anımsatıyor bu durum; O da başbakandı ve Milan takımının da başkanıydı, sahibiydi.
Bu hayalinin peşinden koşarken, İstanbulspor takımının hisselerini edinen Uzan, mükemmele yakın bir futbol takımını kurmaktan da geri kalmıyordu. Tanju Çolak, Saffet Akyüz, Aykut Kocaman, Sergen Yalçın, Oğuz Çetin, Emre Aşık gibi yerli yıldızları bir araya getiriyor, aralarına da Rus forvet Salenko’yu monte ediyordu. Dünyaca ünlü teknik adam Beenhakker takımın başına geçerken, iki ünlü yabancı Van Vossen ve Van Der Brom’da takıma dahil oluyorlardı. Sonraki sezonlarda bu takıma, dört büyüklerin almak isteyip de alamadıkları futbolcular da eklenecekti. Altay’dan Atakan Sancarbarlaz gibi bir yıldız adayını da kadrosuna katacak ve rakiplerine büyük sükse yapacaktı.
Peki, ne oldu?
Birçok yerli ve yabancıyı içerisinde barındıran bu takım; istenilen sonuçları bir türlü elde edemedi. Teknik adamlar sürekli değişti ve kadro durmadan ama durmadan revize edildi. Ama sonuç değişmedi. Yani ne kadar farklı yıldızı veya yıldız adayını birleştirirseniz birleştirin, filmlerdeki gibi gişe rekortmeni bir senaryo yazılamadı.
İstanbulspor örneği, benim hızlıca aklıma gelen bariz bir örnekti. Benzer hadiseler amatör ekiplerde dahi yaşandı ve yaşanıyor. Ama inanın bana, tamamına yakını hüsranla sonuçlanıyor.
Avrupa’da da örnekleri var bunun; hatta bu sezonun örneği Paris Saint Germen (PSG) takımı… Neymar, Di Maria, Donnarumma, Navas, Marquinhos, Kimpembe, Diallo, Sergio Ramos, Draxler, Kurzawa, Hakimi, Wijnaldum, Verratti, Mbappe ve Icardi’li kadrosuna Arjantinli yıldız Messi’yi de eklediler.
Tam bir yıldızlar topluluğu oldu Paris ekibi… Ama geçen yıl mütevazı kadrosuyla Lille ekibinin Fransa’da şampiyonluk ipini PSG’nin önünde göğüslediğini hatırlatayım. PSG ekibi bu yıl da birçok yıldız eklentisi ile hayallerine kavuşabilecek mi, göreceğiz.
Ama küçük bir hatırlatma; futbol takımlarında yıldızları topladığınızda mutlaka bir şeyler ters gidiyor ve başarıdan uzaklaşılıyor. Geçmiş örnekler bu savı kanıtlar nitelikte… Bu nedenle yıldızları bir araya getirmek yerine, yıldızların üretmek daha önemli… Bir arada takım ruhuyla oynayanlar, bir de yıldız olurlarsa, işte o zaman, o ekibin bileği bükülmüyor.
Dipnot; “Yıldızlara bakan adam, yolda ki çamur birikintilerinin içine girmeye mahkûmdur.” A. Smith.