Bir kaç yüzyıl önce dünyada yeni yerler keşfedilmesini sağlayan yelkenli gemiler, bugün uzay yolculuğu için yeniden hazırlanıyor. “Starshot” projesiyle gemilerin yelkenleri artık rüzgarla değil lazer ışınlarıyla dolacak. Birkaç metre genişlikte ve birkaç atom kalınlığındaki, “Lightsail” yani ışık yelkenine sahip bu gemilerin, en yakın yıldızımız olan Alpha Centauri’ye 20 yılda gidilebilmesi için çalışılıyor. Gemilerde insan yerine çok daha ufak bir şey taşınacak: “Starchip” adında pul kadar küçük bir elektronik devre. Bu mini mürettebat bize gittiği yerlerden haberler gönderecek, fotoğraflar çekecek.
Stephen Hawking'in geçen yıl nisan ayında açıkladığı projenin gerçekleşmesi için de 20 yıl gerekiyor. Etti mi size 40 yıl! Yani dünyaya en yakın yıldızı görmek için 40 yıl gerekiyor.
Dünya da bu arada kendi yıldızlarını yaratmaya devam ediyor. Bunlardan biri de "Uluslararası Yükselen Yetenek Ödülü"nün sahibi Doç. Dr. M. Bilge Demirköz.
Bilge Demirköz, L’ORÉAL desteğiyle 1998 yılından beri düzenlenen UNESCO Uluslararası Bilim Kadınları Ödül Programı'nda ödül alan ilk Türk.
***

gokmen-ilk bolum

ODTÜ Fen Edebiyat Fakültesi Fizik Bölümü Öğretim Üyesi olan Doç. Dr. Bilge Demirköz'ün hazırladığı proje ile ülkemizin uzaya gönderdiği uydularda kullanılan malzemelerin, uzayda radyasyona maruz kaldığında daha dayanıklı olması sağlanacak. Demirköz'ün hayatına baktığınızda İstanbul Amerikan Robert Lisesi'nden mezun olduğunu ve henüz bir lise öğrencisiyken TÜBİTAK proje yarışmasında, matematik dalında Türkiye'de verilen ilk ödülü kazanmış olduğunu görüyorsunuz. Demirköz, mezuniyetinin ardından, tam burslu olarak dünyaca ünlü MIT'ye kabul ediliyor. MIT’de anadal olarak fizik, yandal olarak matematik ve müzik okuyor. Yüksek lisansını yine MIT'de tamamlıyor.
Doktora derecesini ise Oxford Üniversitesi'nden alıyor. Daha sonra Cambridge Üniversitesi, Barselona Yüksek Enerji Enstitüsü, NASA ve Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi CERN gibi yerlerde çalışıyor. Şimdi de ODTÜ'de kurduğu laboratuarda 15 kişilik ekibi ile beraber araştırma ve projelerini yürütüyor. Diğer yandan da çocuk ve gençleri bilim ile buluşturacak, onları teşvik edecek projelere katılıyor. Üniversitelere konuşmalara gidiyor, sergiler düzenliyor. Piyano çalıyor; konserlere ve sanat etkinliklerine de zaman ayırıyor.
***
Yarının dünyasında gökyüzüne sahip olan, uzayda kendini gösterebilen, yaptığı tarımla başka ülkelere muhtaç olmayan, turizmde tüm ülkeleri kucaklayan, ileri sanayi ürünleri üreten, hak ve özgürlüklere ileri giden ülkeler liderliklerini pekiştirecekler. Bunu da iyi eğitim almış, kendini geliştiren bireylerle dünyanın yarattığı yıldızlarla yapacaklar. Bizim Doç. Dr. Bilge Demirköz gibi nicelerine ihtiyacımız var. Yoksa uzaydan bakıldığında o küçük mavi kürenin içinde görünmez bir ülke haline gelebiliriz ve tekrar eski gücümüze ulaşmamız da yıllar alabilir.

SİNEMADA KADIN
Film izlemeyi seviyorum. Çokça da izlerim. Ama bir sorun görüyorum sinema sektöründe. Kadın süper kahramanlar hiçbir zaman kadınlara hitap etmiyor. Erkekler tarafından erkekler için oluşturuldukları çok belli. Karakterler ya özgün olmayan, basmakalıp örnekler ya da tam anlamıyla popüler erkek karakterlerin kadın versiyonları. Erkek süper kahraman kötü adamı hakladığında kızı alıyor. Peki ya kadın süper kahraman ne kazanıyor? Genellikle hiçbir şey. Heyecanla izlediğiniz, müptelası olduğunuz, seri filmleri çekilen bir kadın kahraman hatırlıyor musunuz? Ben hatırlamıyorum. Kadın kahramanlar ayrıca kötü adamı haklıyor ve tek başına eve gidiyor. Hatta arayıp dışarı çıkabileceği, kutlama yapabileceği, belki biraz dağıtacağı kız arkadaşları bile yok. Eğer erkek arkadaşı varsa o da genellikle ondan daha güçlü başka bir süper kahraman. Ki bu da bilinçaltında kadınlara, erkeği kazanmak için en az onun kadar ya da ondan daha güçlü olmaları gerektiği mesajını veriyor. Sözün özü yeni kahramanlar bekliyoruz.