Bir ülkenin tarihinin en önemli günüdür kuruluş tarihleri. Bu tarihlerin 50. ve 100. yıldönümleri bütün bir yıla yayılan etkinliklerle kutlanır.
1789 Fransız Devrimi’nin 200. yıldönümü olan 14 Temmuz 1989’da Paris’te idim. O gün yapılan geçit törenini hiç unutmadım. Devrimin ünlü şarkısı, Fransızların resmi marşı ‘La Marseillaise’ adı verilen ve Champs-Elysée Bulvarı boyunca gerçekleşen geçitte tiyatrocuların ağırlıkta olduğu 6000 sanatçı Devrimin ve Cumhuriyetin farklı yönlerine ilişkin tablolar sahneliyor, farklı ülkelerden gelen sanatçılar kendi müziklerini yapıyordu. Jean Renoir’ın ‘La Betehumain’ (Hayvanlaşan İnsan) filmindeki lokomotif geçerken kalabalığın heyecanı doruk noktasına ulaşmıştı. Aynı anda Marsilya, Strasbourg, Nice, Bordeaux, Rennes kentlerinde de geçitler ve balolar yapılıyordu.
***
Bu satırları Bayram sabahı yazarken, akşam Büyükşehir Belediyesi’nin hazırladığı fener alayını ve denizdeki gösterileri izlemek için sabırsızlanıyorum. Kuşkusuz görkemli bir gösteri olacak… Peki, hükümet ne yapıyor? Filistin’deki katliamı gerekçe göstererek tüm etkinlikleri iptal ediyor…
Ben gene Fransa’da neler olmuştu onları anlatmaya devam edeyim. 200. yıl hazırlıkları tam sekiz yıl önce başlamıştı. Önce, Devrimin 100. Yıldönümünde açılan ‘Evrensel Sergi’nin bir benzerinin yapılması düşünülmüş, daha sonra vazgeçilerek, bir komisyon kurulmuş, çeşitli öneriler tartışıldıktan sonra, 1991 yılında Kültür ve İletişim Bakanlığı’nın adı -geçici olarak- değiştirilerek, Kültür, İletişim ve Büyük Yatırımlar ve İkinci yüzyıl kutlamaları Bakanlığı yapılmıştı. Devrimi anlatan filmler, gösteriler hazırlanması için sinema ve sahne sanatları yapımcılarına ciddi destekler verildi; görkemli sergiler hazırlandı. Bütün bunlar çok güzeldi ama asıl amaç yıldönümü vesilesiyle Fransa’ya yeni kültür yapıları kazandırmaktı. Önce, ‘Parc de Villette’ ve Orsay Müzesi’nin yenilenme çalışmaları başlatıldı. Ardından, 1989’da açılması planlanan yeni anıtlara ve anıt-yapılara karar verildi: Bugün Paris’in en görkemli yapıları arasında yer alan Bastille Operası, ‘Arch de la Défense’ ve Louvre’un avlusundaki Piramit, Bourbon Sarayı bahçesinde ‘İnsan Hakları’ anıtı… Dönemin Kültür ve İletişim Bakanının değerli bir sanat insanı olan Jack Lang olması bir rastlantı değildi elbette.