Bugünkü Pennsylvania 'nın kurucusu olan, İngiliz düşünür William Penn, daha 1693'lerde, birleşik bir Avrupa Birliğinden bahsetmişti ve Osmanlı İmparatorluğunu da bu birliğin asli üyesi olarak belirtmişti.. Penn, Avrupa Parlamentosu, Avrupa Birliği ve o zamanki Amerikan Kolonilerinin birleşmesi gerektiği fikri ile bugünkü Amerika Birleşik Devletleri'nin kurucu doktrininin fikir babası sayılır.
William Penn gibi çağının çok ilerisinde olan ve vicdan özgürlüğü, demokrasi ve uluslararası barışı savunan bir düşünce insanının Türkleri, Avrupa Birliğinin doğal bir üyesi olarak kabul etmesinin ardında bir çok tarihsel ve kültürel gerçeklerin olması aşikardır. Örneğin , Cenevizli kaşif Kristof Kolomb'un 1492'de Amerika kıtasını keşfetmesine giden süreçte,onu ve çağının bir çok denizcisini motive eden olayın, dönemin Avrupa Krallıklarını da şok eden Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethetmesi olduğunu hatırlamamız gerekir. Çünkü doğunun zenginliklerine giden yol artık müslümanların eline geçmişti ve oraya alternatif bir yoldan ulaşmak hayali içinde idiler..Yapılacak eylem, sürekli batıya yelken açarak doğuya ulaşmayı başarmaktır.
1483'den itibaren Kolomb, görüşebildiği Portekiz Krallarına bu fikrini dile getirse de, sonunda kendisine inanan tek hükümdar İspanya Kraliçesi İsabel oldu. Nihayetinde, 14 ekim 1492'de Amerika'nın keşfi, dünya tarihi açısından bir dönüm noktası oldu.
İlginçtir, Kolomb, San Salvador, Küba ve Haiti'yi keşfetse de Amerikan kıtasına ayak basmamıştı. Kıtaya ismini verecek olan ise, 15.yy' da genellikle inanıldığı üzere, bu adalar ve Batı Hint Adalarının Asya'nın doğu kıyılar değil ayrı bir kıta olduğunu ortaya koyacak olan İtalyan denizci Amerigo Vespuci oldu.
Vespuci, bıkmadan usanmadan buraların Avrupalılar tarafından bilinmeyen, tamamen ayrı kara kütlesi olduğunu savundu.Zamanla (Yeni Dünya) olarak anılmaya başlansa da sonradan bu uğurda mücadelesini onurlandırmak amacı ile kıtaya Amerika adı uygun görüldü. Yani Fatih İstanbul'u fethetmese, Amerikanın keşfi belki de o çağda mümkün olmazdı. William Penn, Avrupa Konfederasyonu için Almanya İmparatorluğu için 12,Fransa,Osmanlı İmparatorluğu ve Rusya Çarlığı için 10,İspanya, Hollanda, İsveç vs diğer ülkeler için de 3 ya da 4'er delegeyi uygun görmüştü. Kafasındaki toplam delege sayısı 96 idi.
O zamanın siyasi atmosferini düşünürsek, 14-15 ve 16.. yy'da, Avrupa, Osmanlı tehdidi altında idi ve oradaki her kral ya da iktidarın başındaki güçler, bu tehdide karşı birleşik bir Avrupa hayalini düşlüyorlardı
Sonuçta Haçlı Seferleri, bu düşüncenin vücud bulmuş hali oldu. Devam eden çağlar boyunca, Avrupa saraylarının değişmez konusu Türklere karşı kutsal savaş düşüncesi idi.. Ama bir yandan da Avrupa ile Osmanlı arasında muazzam ekonomik, siyasi ve kültürel ilişkiler gelişti. Örneğin 16 ve17.yy'da , Fransa,dış ticaretinin yarısını Osmanlı egemenliğindeki levant ülkeleri ile yapıyordu..Öyle ki, Osmanlık, Fransa'daki din savaşlarında bile (1562-1598) Calvenistlere destek olarak,bugünkü terminoloji ile ''iç işlerine' müdahale ediyordu. 1683 yılındaki Viyana bozgunu öncesi, Fransa,Habsburglulara karşı Osmanlıyı bir denge unsuru olarak gördü. Hatta, onların Osmanlıyı Avrupa sınırlarından uzaklaştırmak amacı ile oluşturdukları Leibniz planına karşı çıktı.Dönemin Fransa Dışişleri Bakanı Arnaud de Pompone,, 21 haziran 1672 tarihli mektubunda, ' bu tür projeler Aziz Louis (1226-1270) zamanında kaldı' diye yazar ve Habsburglulara katılmayı reddeder!
Tüm bu gelişmeleri, eşsiz bir tarihçi perspektifi ile Halil İnalcık şöyle özetler: 16 yy da, Osmanlı İmparatorluğu, Avrupa Devletler Sisteminin önemli bir öğesi olmuş, Avrupa'da üstünlük kurmaya yönelik olarak Habsburgluların Alman İmparatorluğu ile II.Philip İspanyasına karşı durarak,onların bu çabalarını önlemiş,Fransa, İngiltere ve Hollanda gibi yükselen milli devletlere yardım ederek bir Avrupa Devletler Sisteminin kurulmasında önemli rol oynamıştır.Abartısız söylenebilir ki, bugünkü Avrupa'nın siyasi çoğrafyası, Osmanlı etkisi hesaba katılmadan anlaşılamaz..(*)
Günümüzde, basiretsiz bazı Avrupa ve Amerikalı politikacıların Türkiye karşıtı bazı açıklamaları her ne kadar moral bozucu olsa da, yukarıdaki bilgiler ve tarihsel gerçekler kapsamında,Türkler olarak varolmasına katkı sağladığımız ABD ve AB gibi siyasi oluşumlara karşı olmak yerine, refah,demokrasi ve küresel barış referansında, işbirliği imkanlarını arttırmanın ulusal çıkarlarımızın gereği olduğundan hiç şüphe duymuyorum.
(*) Halil İnalcık,Osmanlılar. T.İş Bankası Yayınları.Sertifika No:40077