On beş yılda eğitim sistemimiz 6 kez değişti.
Hepsi de aynı iktidar zamanında.
Bir öncekini karalayarak geçilen yeni sistem, yıllar içinde tıpkı diğerlerinin başına geldiği gibi kötülenerek kaldırıldı.
***
Sistemin içinde bulunan öğretmenler memnun değil, öğrenciler memnun değil, eğitim uzmanları memnun değil.
Tek memnun olan değiştirilmesine karar verenler.
Oysa bir öncekinde de, daha öncekinde de, ondan öncekinde de yine sadece sistemle oynayanlar memnundu.
Kendi sistemlerinden memnun olmayan, ama kendilerini eleştirmeden sistemi kötüleyen siyasetçiler tarafından yönetiliyoruz.
Sanırım mutsuz çocukluk yılları yaşadılar...
Dünya, çocuklarını daha çok hayata hazırlamaya çalışırken, biz hep ezberletmeye çalıştık.
Hala da öyle...
Sınav stresinden kaybolup giden yıllar, çocuklarımıza ve gençlerimize mutsuzluk aşılıyor.
Güvensiz bireyler yetiştiriyoruz.
Zeki olanlar ise kısa zamanda kendi yurtlarının dışında iş arıyor ve yakaladıkları ilk fırsatta da gidiyor.
Bu sistemde çocuklarımız ve gençlerimiz sanattan, spordan uzaklaşıyor.
Kendi bedeniyle yabancılaşıyor.
Kulağı, dili, eli, kolu ile yapabileceklerini fark etmiyor.
Oysa müzik dinleyen, spor yapan, resimle uğraşan bireyler hayatta daha başarılı oluyor.
Bildiğimiz bir gerçeği kabul bile etmiyoruz...
***
İşte tarihin yaprakları arasında unuttuğumuz öykülerden biri...
Genç Macar Sanatçı Arpad Sebesy multimilyoner Elmer Kelen’in portresini yapmak için görevlendirilmişti.
Görev özellikle zordu.
Çünkü Kelen sadece üç kısa poz vermeye razı olmuştu.
Sonuçta, Sebesy portrenin çoğunu ezberden yapmak zorunda kalmıştı.
Kısıtlamalara rağmen, Sebesy portrenin Kelen’e yeterince benzediği görüşündeydi.
Ancak, Kelen aynı fikirde değildi.
Kibirli milyoner, resmin kendisine benzemediğini öne sürerek portrenin parasını ödemeyi reddetti.
***
Genç ressam resmini yapabilmek için saatlerce titizlikle çalışmıştı ve birdenbire bunu gösterecek hiçbir şeyi olmadığını fark etti.
Milyoner stüdyodan ayrılırken, sanatçı bir ricada bulundu:
“Portreyi size benzemediği için reddettiğinizi belirten bir mektup yazabilir misiniz?”
Kelen bu kadar kolay kurtulduğuna sevinerek razı oldu.
Aylar sonra, Macar Sanatçıları Derneği, Budapeşte Güzel Sanatlar Galerisi’nde sergi açtı.
***
Kelen in telefonu çalmaya başladı.
Biraz sonra galeriye geldiğinde Sebesy'nin yaptığı portresinin, üzerinde “Bir Hırsızın Portresi” etiketiyle teşhir edildiğini gördü.
Mağrur milyoner resmin indirilmesini istedi.
Müdür reddedince, Kelen, resim kendisini topluma alay konusu edeceği için dava açmakla tehdit etti.
Bunun üzerine müdür Kelen’in resmi kendisine benzemediği için almayı reddettiğini belirten imzalı mektubunu çıkardı.
***
Milyoner artık resmin parasını ödeyip almaktan başka çare kalmadığını anlamıştı.
Genç sanatçı sadece son gülen olmakla kalmamış, aynı zamanda güçlüğü karlı bir alışverişe dönüşmüştü.
Çünkü milyoner resmi almaya kalktığında fiyatının eskisinden on kat daha fazla olduğunu görmüştü.
Gördüğünüz gibi, güçlüklere teslim olmayı kabul etmemişti.
Bunun yerine öfke ve acıya teslim olmaktansa yaratıcı ve yararlı bir kapı açacak bir yol düşündü. Kısaca ressam değerli bir prensip keşfetmişti.
***
Kıssadan hisse:
Yeni fırsatlar bizi genellikle sıkıntılı anlarda ziyaret eder, çünkü bir kapı kapanırsa, başka bir kapı açılır.