Son günleri 2023’ün… Olmayan ekonomik koşullarda ufak tefek sürprizlerle sevdiklerimizle kutlamaya çalışıyoruz. Ne kadar dar boğazda olursak olalım hediyeleşmek en sevdiğimiz. Bir yaş daha alırken hepimiz, mental yaşımız üçer üçer ilerliyor sanki. Yaşadıklarımız, ülke gündemi, hayat, dünya her şey gitgide daha da zorlaşıyor. Günün sonunda elimizde olana teşekkür ediyoruz. Daha kötüsü olmadı diye…

Bu yıl kişisel tarihim için dönüm noktası olurken, ülke için, insanlık için çok büyük kayıpların olduğu bir yıl oldu. Kocaman umutlarla girdiğimiz 2023 yılının ikinci ayında binlerce insanımızı kaybettiğimiz bir sabaha uyandık. Orada acılar hala taze, 5 Şubat gecesinde son gördükleri sevdikleri hala akıllarında, kalplerinde. Gözyaşı kader bu muhteşem coğrafyanın. 

Böyle bir felakette nasıl akıl sağlığımızı koruyacağız derken bir yıl olmak üzere… Nefes alıyoruz elbet ama aklımızda kalbimizde ağır yaralı. Halkla siyasileri birbirinden ayıran tamda bu işte. Bizler yola bir şekilde devam edemiyoruz. Onlarsa hiç olmadıkları kadar hızlı.  Bizlerin öfkesi, acısı hala taptazeyken onların savaşı bambaşka. Belki de herkes bu yüzden siyasetçi olamıyor. Bu sebepten asla anlayamıyoruz onları, onlarda bizi. 

Bu yazıya iki gün öncesinde başlamıştım. Genel olarak birkaç güne yayarak yazıyorum. Başladığımda henüz ülkemizde 12 şehit verilmemişti… Yine melankolik ama daha umutlu bir yazı diye tasarlamıştım kafamda. Fakat geçtiğimiz gece yarısı ardı ardına gele şehit haberleriyle yıkıldık. Sanırım bu tufan hiç bitmeyecek, memleketime bahar gelemeyecek.

Şimdi orada yitirdiğimiz 12 canı birkaç gün anacağız, hepsinin ardından hüzünlü mesajlar yayınlayacağız sonra hayat yine kaldığı yerden devam edecek. Bizlere edecek. Ama o anneler bir daha hiç iyileşmeyecek, babaların ciğeri solacak acıdan, kardeşleri bir daha hiçbir şeye doya doya mutlu olamayacak, evlatları baba sevgisini eski fotoğraflarda arayacak, eşleri bir daha birini sevmeye utanacak. Bizim geçecek, en fazla 10 güne normal hayatlarımıza döneceğiz. 
Yere batsın kavganız, yere batsın bitmeyen hırslarınız.

Şu kısacık hayatlarımızda sadece asgari düzeyde refah içinde yaşamak, biraz mutlu olmak, sevmek ve sevilmek ter derdimiz aslında. Çok basit. Sağlıkla, sevdiklerimizle bu topraklarda huzur içinde yaşayabilmek. Ama olmuyor. 38 yıllık ömrümün her senesinde aynı acılar, aynı ölümler, aynı hırslar katlanarak önüme çıktı ve çıkıyor. 

Depremde kaybettiğimiz tüm canlar, affedin bizi. 

Bizim için canını feda eden gencecik kardeşlerimiz, gittiğiniz yerlerde burada yaşayamadığınız her şeyin fazlası sizin olsun. Biz kalanlar, kalarak bedelini ödüyoruz.
Bahçeleriniz bahar dolsun….