Öyle derin bir mutsuzluk, öyle ağır bir öfke sarıyor ki bu toprakları, ne yaparsak yapalım tam anlamıyla iyileşemiyoruz. Sanki her şey bir yara; kabuk bağlıyor, kanıyor, tekrar kabuk bağlıyor ama bir türlü kapanmıyor. Sabahları yeni bir umutla uyanıyor, akşamları ise göğsümüzde anksiyetenin ağır baskısı, hızla çarpan kalbimizin ağrısıyla yatağa giriyoruz. Her gün yeni bir sınav, her gün yeni bir mücadele…
Korkuyoruz. Başımıza her an ne gelir korkusuyla yaşıyoruz.
Adalete olan inancımız her sarsıldığında, her kaybettiğimizde, kendimize ve başkalarına hatırlatıyoruz: "Adalet bir gün size de lazım olacak." Ve öyle bir gün geliyor ki, haksızlığa uğrayan karşı tarafı bile savunur buluyoruz kendimizi. Çünkü bu döngü hiç bitmiyor. Çünkü acı, taraf dinlemiyor. Çünkü zulüm, kimden gelirse gelsin, zulüm olarak kalıyor.
Her sabah gazeteleri açtığımızda, sosyal medyayı kontrol ettiğimizde yeni bir vahşet haberiyle karşılaşıyoruz. Sayılar soğuk, istatistikler acımasız.
"Yine mi?" diye soruyoruz. "Daha ne kadar?"
Neden yazdım bunları? Çünkü Bianet'in yerel ve ulusal gazetelerden, haber sitelerinden ve ajanslardan derlediği haberlere göre, erkekler Mart’ta en az 24 kadını ve 10 çocuğu öldürdü.
24 kadın, 10 çocuk. Bu sayılar ulaşılabilenler, duyulanlar.
Mart’ta en az 42 kadının ve dokuz çocuğunun ölümü basına "şüpheli” olarak yansıdı.
Erkekler, Mart’ta en az 59 kadına şiddet uyguladı, en 15 kız ve oğlan çocuğunu istismar etti, 20 kadını taciz etti. Erkekler, 56 kadını seks işçiliğine zorladı.
Erkekler dokuz kadını “ayrılmak istediği, barışmak istemediği” için, iki kadını “gasp etmek” için, bir kadını da kıskandığı için öldürdü.
Erkeklerin 12 kadını öldürme “bahanesi” basına yansımadı.
En az 16 kadını kocası, sevgilisi erkekler, dört kadını baba, eski damat gibi ailesinden erkekler öldürdü. Bir kadını iki hırsız erkek öldürdü. Bir kadını komşusu erkek öldürdü. İki kadını öldüren üç erkeğin kim olduğu bilgisi basına yansımadı.
Erkekler, 19 kadını ev içinde, beş kadını ev dışında öldürdü.
Bu liste uzar gider. Siz bunları okurken, ben bunları yazarken bile onlarca kadın erkek şiddetine maruz kalıyor.
İşte bu yüzden mücadeleden vazgeçmemeliyiz. İşte bu yüzden unutmamalıyız. Bu topraklarda hikayesi yarım kalmış tüm kadınlar için var gücümüzle omuz omuza mücadele etmeliyiz.
Çünkü susarsak, rakamlar büyür. Çünkü unutursak, acılar tekrarlar.
Eğer direnirsek, bir gün o güzel güneşli günlere uyanırız.