Hatırlar mısınız hep büyüklerimiz; ‘’Nerede o eski bayramlar?’’ derdi çocukken. Büyüdükçe kendimi bu cümleyi kurarken buldum. Sahi nerede o eski bayramlar?
Günümüzde hepimizin dilinden düşmeyen bu cümle, aslında kaybolan değerlerimize olan özlemimiz. Eskiden bayramlar, sadece bir tatil değil; sevginin, paylaşımın ve birlik beraberliğin en yoğun yaşandığı günlerdi. Şimdilerde ise bayramlar, hızla akan hayatın içinde birer mola istasyonuna dönüştü. Şehirden kaçış, belki de sosyal medyada birkaç fazla ‘tık’ meselesi oldu.
Biz çocukken, günler öncesinden başlardı hazırlıklar. Evler baştan aşağı temizlenir, perdeler yıkanır, halılar silkilirdi. Annelerin elinden tutulur günler öncesinden alışverişlere başlanırdı. Bayram sabahını iple çekerdik. O yeni ayakkabıları, yeni elbiseleri giyeceğimiz anın hayalini kurardık uyumadan önce.
Şimdi ise tüm bunlar alışveriş merkezlerinden son dakikada alınan kıyafetler, hazır yiyecekler ve gelmeyen misafirlerle birlikte unutulan güzel birer anıya döndü.
Sabah erkenden uyanılan, herkesin birbirine sarıldığı, bayramlaştığı anlardan, bomboş evlere, ayak üstü geçiştirilen ziyaretlere evrildik.
Elbette zaman değişti, elbette dünya değişti ama esas değişen bizlerin insan ilişkileri. Kimsenin kimseye güvenmediği, kendinden başkasına tahammül edemediği zamanlardayız. Bayramlar, telefonla kutlanan mesajlardan ibaret artık.
Biz hala o eski günleri olabildiğince yaşatmaya çalışıyoruz ailemizle. Her bayram ailelerimizin yanına, en güzel kıyafetlerimizle koşa koşa gidiyoruz. Belki eski bayramların birebir aynısını yaşayamayız, ama en azından o ruhu koruyabilir, çocuklarımıza bunu öğretebiliriz.
Bayramları, sevdiklerimizle geçireceğimiz anlara dönüştürebiliriz. Telefonları bir kenara bırakıp yüz yüze görüşebilir, çocuklara bayramın anlamını anlatabiliriz. Çünkü bayramlar, sadece bir tatil değil; aileyle sevginin, paylaşımın ve birlikte olmanın en güzel zamanlarıdır.
Ailelerimizle, sevdiklerimizle o özlediğimiz neşede geçireceğimiz nice keyifli bayramlara…