Her sabah her şey güzel olacak diye uyanıp, her akşam ağlaya ağlaya uyuyoruz bu ülkede.
Öyle şeyler yaşanıyor ki, nefes almaya utanıyoruz, başkaları adına utanıyoruz.
Geçen sabah gündemi takip edebilmek adına sosyal medyaya bakayım dedim. Uğurcan adına yazılanlar önüme düştü. Okuduklarıma inanamadım. O andan beri aklımdan çıkmıyor. Sen evladının saçının teline kıyama, doğur, büyüt, okut sonra bu vatana hizmet etmesi gereken doktorlar oğlunun ölümüne sebep olsun.
Birinin evladı, birinin kardeş, birine sevgili, birinin dostuydu…
O annenin ahını altından hiçbirimiz kalkamayacağız.
Ama özellikle bunu ona yaşatanlar.
Görüp sessiz kalanlar.
Senelerini okumak, iyi bir doktor olabilmek için hepimizden çok çaba göstererek geçiren o gencecik çocuğa yaptıklarınız sizin yakanızı bırakmayacak. Annesinin o içindeki acı, ömrünüz boyunca sizin utancınız olacak.
Hatta sizlerin şu an insan içine çıkamıyor olması lazım.
Ama mümkün mü?
Eminim hepiniz hiçbir şey olmamış gibi devam ediyorsunuz.
Bu ilk değil. Son da olmayacak. Çünkü sistem tamamen çürümüş, şikâyet etsen kimsenin ceza almayacağınız biliyoruz. Ki zaten defalarca şikâyet edilmiş bu öğretim görevlileri.
İnsanlar tahmin edebileceğimizden kötülermiş. Bizler sanıyoruz ki insanlar iyi, kimse kimsenin hayatına müdahale etmez, kimse kimseye eziyet etmez. Yanılan biziz. Saçma bir yanılgı içinde yaşıyoruz. İnsanlar bildiğiniz kötü. Etiyle, kemiğiyle kötü.
O gün Dr. Uğurcan'ın sabah 7.30’da mesaisine gidip, 11’e kadar da çalışmış. 11.00 gibi “hakkınızı helal edin” deyip klinikten ayrılıyor. Giderken arkasından “bu şekilde gidilmez, eğer bırakıyorsan istifanı ver öyle git” denmiş. Sonra annesini arayıp intihar edeceğini söyleyip, vedalaşmış. Ondan sonra aile Uğurcan’a ulaşamayıp emniyete, 112’ye haber veriyor. O sırada iş arkadaşlarının da içine kurt düşüyor. Dekanlıktan adresini öğrenip evine gidiyorlar ama açan olmuyor. Vardıklarında ise her şey için çok geç kalınıyor.
Ameliyatlara almıyorlarmış
Bağlı olduğu üniversite birçok skandal ile çalkalandı bugüne kadar. Asistan doktorlara yapılan mobbingler dahil. Bu duyduğumuz ilk olay değil. Uğurcan’ı da ameliyatlara almıyorlarmış. Düşünsenize hayatınız, hayalleriniz olan mesleğiniz birileri tarafından bile isteye gasp ediliyor. Kaçımız dayanabiliriz?
Bazıları o kötü kalpli doktorlardan bezip mesleği bıraktı, bazıları ilaçlarla dayanıyor, bazıları ise dayanamıyor. Bu kötü dünyaya daha fazla katlanamıyor.
Nasıl bir egonuz var sizin? Sizi hiç sevmediler mi bu hayatta? Hiç başınızı okşamadılar mı? Sizden onlarca yaş küçük, tek amacı iyi bir hekim olmak olan çocuklara sırf meslek hayatının başında diye eziyet etmeyi nasıl kendinizde hak görebiliyorsunuz? Sizlerin evlatlarına bunlar yapılsa ne hissedersiniz? Ya da size böyle yapıldı diye doğru olan bu mu?
O doktorlar biliyor ki size karşı gelseler, tüm hayatlarını ellerinden alacaksınız. Başka bir sektör olsa belki karşı gelinebilir. En fazla işten atılırlar. Ama tıp fakültesinde öyle değil.
Ve kıdemli doktorların bazılarının egosu o kadar büyük ki size biat etmeyen herkesin hayatını bir dakika düşünmeden mahvedebilirsiniz.
Herkes, plastik cerrahi bölümünün çok sağlam psikoloji ve duygusal dayanıklılık gerektirdiğini söylüyor. Demek ki Uğurcan dayanıklı, güçlü ve çalışkan biriydi. Zaten tanıyan herkes bunları doğruluyor.
Ve utanmadan ardından sahte hesaplarla ölen insanın hasta ve suçlu olduğunu ima eden insanlar var. Allah, evren, karma her neye inanıyorsanız sizi ıslah etsin.
Kötüsünüz, kötülüğünüzde boğulun.
Kıdemlilerinden izin almadan yemeğe gidemeyen, işten çıkmak için izin bekleyen ve bunu cerrahi adabı diye pazarlayan tüm bu sistemin kökten değişmesi lazım.
Meslek büyüğüm Macit Ağabey; ‘’Cerrahi askeriye gibidir, doçentin bile üstünün karşısında esas duruşta durduğu bir sistemdir’’ dedi. Yazılanlardan, söylenenlerden de anladığımız bu. Yere batsın sizin eziyet etmeyi meşrulaştıran o adabınız.
Dilerim bunu Uğurcan ve nicelerine yapanlar cezasız kalmaz.
Affetme bizi Uğurcan. Biz seni göremedik, gördüysek ses çıkaramadık, koruyamadık. Bu sistemin içinde sana sebep olan kimseyi affetme.
Umarım gittiğin yerde huzuru bulmuşsundur. Umarım kimse artık seni üzmüyordur.