Yokluğun, Cehennem'in öbür adıdır
* * *
Şiirin Ege harman yerlerinde harmandalı oynadığı yıllar. Geç 1950'ler, erken 1960'lar. Gençler, anı defterlerinde çiçek kurutup şiirler saklıyor. Bir kıza aşkını mı ilan edeceksin?
Tek gerecin şiir:
“Aşkın ile sabaha dek ağladım”,
“Aşkın aldı benden beni”,
“Sevgin hüküm sürüyor bütün kıtalarda”,
“Aşkın var diye var yaşamak” daha ne inciler...
İzmir'de cumartesi öğleden sonraları demek, şiir matineleri; şiirlerin yayın yeri, benim yönettiğim Ege Ekspres Gazetesi “Gençlerle Başbaşa” sayfası. Gazeteye yağan şiir yağmurları arasında dişe dokunur dizeler arıyorum. Dahası, o sıralar YETO, Ege TIP ve Ege Ziraat öğrenci derneklerinin dergileri yayınlanıyor. Bir gün yolumu, başkanlığını daha sonranın ünlü romatoloji profesörü Gürbüz Gümüşdiş'in yaptığı Ege Tıp Öğrenci Derneği'ne uğratıyorum. O gün, derneğin etkin dergisi “NEŞTER” baskıda. İçeriğine bir göz atıyorum; bir şiir dikkatimi çekiyor. Özgün adı “Life, Love, Night” olan şiir, derginin editörü Oktay Dikmeb “Agora Meyhanesi” başlığıyla yayına vermiş. Prova baskısını alıp, ertesi pazartesi, sayfamızda yayınladım. Bunca yıllık şiirseverliğimde ben Agora Meyhanesi kadar tartışılan, paylaşılamayan şiirle tanışmadım desem yeridir.
(Bu arada, 8 Eylül 2017 Cuma günü saat 11.01'de telefonuma düşen iletiyi paylaşayım sizinle):
“Şadan Üstadım, bugün saat 08.30'da Onur Şenli'yi yitirdik. Cenazesi yarın öğle namazı sonrası Bornova Ali Rıza Güven Camisinden kaldırılacak... Fikret Alan”
Pergama kazılarına ömrünün yarısını seve seve harcayan Prof. Dr. Wolfgang Radt'ın ölürken dediği gibi:
“Biz daha vaktimiz var sanıyorduk...”
Beklemediğim haber değildi ama, yine de dona kaldım. Ölüm bu! Şakası yok. Aldı mı vermez. Anılar, kafamın ağacında konacak dal arıyor. Agora Meyhanesi'nin Gençlerle Başbaşa'da yayınlanması olay oluyor. Şiirin çıktığı sayfa kesilip saklanıyor, herkes soruyor:
-Kim bu Onur Şenli? Nerden çıktı bu şair? Şimdiye dek nerelerde saklanmış?..
O günlerde, İzmir Amerikan Kız Kolejinde şiir matinesi var. Biz, her şiir düğününün Kamber'iyiz.
Sunucu kız, zarif bir eda ve seda ile Onur Şenli'yi çağırdı mikrofona bir şiir okuması için. Onur, o hiç kimse duymasın ister gibi, kendi kendine okur gibi, atilla ilhan'ın ünlü “aysel git başımdan”ını okudu. Kolejin Beacon Hall'ü alkıştan inliyor. Dinleyenlerden bir kız öğrenci, şairdeş, Agora Meyhanesi'ni okumasını rica ediyor.
Onur:
-Ezberimde yok, diyor.
Bizim (rahmetli) şiir çıkını Abdullah (Neyzar) Karahan durur mu:
Kara plastik el çantasından, Gençlerle Başbaşa sayfasını çıkarıp sunuyor şairine. Alkış alkış alkış... Her sanatçıya böyle alkış nasip olsun. Matine dönüşü Onur, kız kardeşi Gülay, Neyzar ve ben troleybüsle ayakta dönüyoruz Konak'a.
Bundan sonra ne oldu dersiniz?
En azından beş-altı kişi bu şiiri – hem de bana- kendi şiirim diye gönderdi. Nasıl dert anlatırsın? “Onur benden (ç)almış!”, “Onu mahkemeye vereceğim” diyenler oldu. Şiir mahkemeye düşmedi de değil. Çoğu yargılamaların Onur'un lehinde sonuçlanmasında benim ifadem ve/veya Gençlerle Başbala sayfamız etkili oldu. Hele bir ara, Türkiye'nin en kıvrak zekalı karikatüristi Eflatun Nuri, bu şiirin bir fırıncının oğluna ait olduğunu yazdı. Bu tartışma da, benim araya girmemle son buldu.
Bu şiiri birçok toplantıda okudum, okuttum; birkaç kere yayınladım. Şimdi de bu dillere destan olmuş şiiri, “İzmiriçe'nin TacıKADİFEKALE” kitabımdan aktarıyorum. Şair Dr. kardeşim Onur Şenli'nin mezarına bir tutam kır çiçeği niyetine:
Agora Meyhanesi
Sana bu satırları
Bir sonbahar gecesinin
Felç olmuş köşesinden yazıyorum.
Beş yüz mumluk ampullerin karanlığında
Saatlerdir, boşalan kadehlere
Şarkılarını dolduruyorum.
Tabağımdaki her zeytin tanesine
Simsiyah bakışlarını koyuyorum.
Ve, kaldırıp kadehimi
Bu rezilcesine yaşamaların şerefine içiyorum...
Burası Agora Meyhanesi
Burada yaşar aşkların en madarası
Ve en şahanesi...
Burada saçların her teline bir galon içilir
Gözlerin her rengine bir şarkı seçilir.
Sen, bu sekiz köşeli meyhaneyi bilmezsin
Bu sekiz köşeli meyhane seni bilir.
Burası Agora Meyhanesi
Burası arzularını yitirmiş insanların dünyası.
Şimdi içimde sokak fenerlerinin yalnızlığı
Boşalan ellerimde kahreden bir hafiflik.
Bu akşam
Umutlarımı meze yapıp içiyorsam
Elimde değil.
Bu da bir nevi namuslu serserilik.
Dışarıda hafiften bir yağmur var
Bu gece benim gecem
Kadehlerde alaim-i semaların raksettiği,
Gönlümde bütün dertlerin
Hora teptiği gece bu
Camlara vuran her damlada
Seni hatırlıyorum
Ve sana susuzluğumu...
Birazdan plaklarda şarkılar susar,
Kadehler boşalır,
Umutlar tükenir
Mezeler biter
Biraz sonra
Bir mavi ay doğar tepelerden
Bu sarhoş şehrin üstünde,
Birazdan bu yağmur da diner.
Sen bakma benim delice efkarlandığıma,
Mendilimdeki kızıl lekeye de boşver
Yarın gelir çamaşırcı kadın
Herşeyden habersiz onu da yıkar;
Sen mes'ut ol yeter ki
Ben olmasam ne çıkar.
Dedim ya
Burası Agora Meyhanesi
Bir tek iyiliğin bütün kötülüklere
Meydan okuduğu yer
Burası Agora Meyhanesi,
Burası kan tüküren mes'ut insanların dünyası.
Onur ŞENLİ İzmir
Agora, Kasım 1959