Hayvan haklarının yerle bir edildiği ülkemde bir de ünlü sayılan isimlerin “sokakta hayvan istemiyoruz” çıkışları bir türlü kapanmayan bu yaranın üzerine tuz basıyor.
Eski mankenlerden Gizem Özdilli’nin sosyal medyadan yaptığı açıklamaya bir bakalım.
Özdilli, sayfasına; “Sokaklarda başı boş köpek istemiyoruz. Hayvan severler hepsini evlerine alıp baksın, eğitsin...” notunu düştü.
Özdilli’nin bu önerisini bir açalım.
Sokaktaki hayvan sayısını net olarak elbette bilemeyiz ama büyükşehirlerde yüzbinlerce hayvanın sokakta, binlercesinin de -çoğu berbat durumdaki- barınaklarda yaşamlarını sürdürmeye çalıştıklarını aşağı yukarı tahmin edebiliyoruz.
Yani maalesef sokaktaki hayvan nüfusu öyle tamamının eve alınıp bakılabileceği sayıda değil sevgili Gizem Özdilli.
Değil çünkü; ülkemizde her elini kolunu sallayan gidip bir petshoptan ya da üretim çiftliğinden parası neyse verip hayvan satın alabiliyor.
Alanların çoğu da hiçbir yasal yaptırım ve denetim olmadığı için sıkıldığında sahiplendiği hayvanı sokağa atabiliyor.
Sokağa atılan “kısırlaştırılmamış” hayvanlar, yerel yönetimlerin de bu konuda zayıf kalmaları nedeniyle ürüyor da ürüyor. Bu durum uzun yıllardır devam ediyor.
Hayvanseverler maddi manevi her türlü fedakarlıkla bu sahipsiz canlara ellerinden geldiğince bakmaya çalışıyor ama maalesef sayı öyle çok ki, hepsine yetişmek mümkün olmuyor. “Sokakta hayvan istemiyoruz” derken önce yaşadığımız ülkeyi, bu ülkenin koşullarını bilmek lazım. Öyle “canım sıkıldı bir tweet atayım da ortalık şenlensin” deyince olmuyor işte.
***
Gelelim haftanın ikinci açıklamasına. Aslında bu bir köşe yazısı. Sözcü Gazetesi’nden Ege Cansen “Bir Türkiye kusuru” başlıklı yazısında medeni ülkeleri örnek vermiş ve şöyle demiş: “Sokaklarda, meydanlarda, parklarda, plajlarda köpeklerin başıboş dolaşmasına hiçbir (evet hiçbir) medeni ülkede izin verilmez. Bu Türkiye için eksi puandır.”
“Önce insan, sonra köpek hakları” diye noktaladığı yazısında özetle, sokaklarda kedi köpek istemediğini belirtmiş. Bana göre yazının en talihsiz kısmı ise Hayırsız Ada olayını güzel bir şeymiş gibi anlatması olmuş. Şöyle diyor: “Osmanlı zamanında, ecnebilerin tenkitleri üzerine, medeni bir ülke olmak amacıyla da sokak köpekleri toplanıp Hayırsız adaya götürülmüştü. Ama halk (bunlar her kimse ve kaç kişiyse) köpekleri geri getirip sokaklara salmıştı. Bu sefer öyle olmasın.”
Bu sefer öyle olmasın derken; köpekler yine toplanıp Hayırsız Ada gibi bir yerlere tıkılsın ve bu sefer açlıktan birbirlerini parçalamalarına izin verilsin- mi demek istemiş, tam anlayamadım!
Medeni ülkelerin çoğunda maalesef sokağa atılan hayvanlar bazen anında, bazense barınakta belli bir süre içinde sahiplenilmezlerse öldürülüyor. Yani medeni ülkelerin “medeni” çözümü genelde hayvanları katletmekten geçiyor.
Peki can almak yerine, can verecek çözümlere yönelsek, daha medeni olmaz mıyız?
Neymiş o çözümler derseniz eğer, bir milyonuncu kez tekrarlayalım:
-Petshop’tan hayvan satışını yasaklayalım. Üretim çiftliklerinde üretimi durduralım. Sıkı denetimler ve caydırıcı cezalarla merdivenaltı üretime izin vermeyelim.
-Türkiye çapında eşzamanlı kısırlaştırma hareketi başlatalım. Her il, ilçe, mahalle ve sokakta aynı anda gönüllü ve görevli ekiplerce kısırlaştırma yapılsın. Bu, düzenli olarak belli aralıklarla gerçekleştirilsin.
-En önemlisi, sahiplenilen her hayvana zorunlu olarak çip takılsın. O çipte sahibine ulaşılmasını mümkün kılacak tüm bilgiler mevcut olsun. Sokakta başıboş bir hayvan görüldüğünde çipinden sahibine ulaşılsın. Sokağa hayvan terk eden kişilere çok yüksek para cezaları verilsin.
Gönül ister ki sokaklarda sahipsiz evcil hayvan kalmasın, tüm hayvanlar iyi beslensin, sağlıklı, mutlu, güvende bir yaşam sürsün...
Şimdilik bizim ülkede bu mümkün görünmese de, en azından yukarıda sıraladığımız önlemler alınırsa, sokaktaki hayvan nüfusu en fazla 10 yıl içinde azalacak, zamanla sokakta karşılaştığımız canlar mutlaka birileri tarafından bakılan hayvanlar olacaktır.
Bu yazıyı soruyla bitirelim:
-Medeniyet tam olarak nedir?
-Hayvanlar var oldukları için suçlu mudur? Suçlu değillerse, onlara neyin cezasını ödetiyoruz?
-İnsan olmak bu dünyada diğer canlıların yaşam hakkını hiçe saymayı meşru kılar mı?